Sanırım bu işi düzene soktum bu sefer aman nazar değmesin... Geçen sefer çakralardan başladık bu sefer de meditasyonla devam edip üstüne ekleye ekleye devam edeceğiz . Bu 101 serileri , sıfırdan ve temelden konuları kapsamlıca incelemek üzerinedir. Yolcu yolunda gerek diyerek yazımıza başlayalım o zaman. Unutmadan alıntı linkleri yeşille işaretlenecektir .
Meditasyon, Latince "meditatio" kelimesinden türetilmiş bir kelimedir ve bu bir şeyi gözden geçirme, üzerinde düşünme gibi anlamlara gelir. Yani esasında meditasyon dediğimiz şey derin düşünmedir (ki esasında bu “zihnen düşünmemedir” ) ve tasavvufi terimlerde bu tefekkür olarak geçer. Yani hiçbir şey düşünmeksizin gerçekleşen derin düşünmedir. Bu biraz kafanızı karıştırabilir, nasıl oluyor da düşünmeden bir şeyleri düşünüyoruz diyebilirsiniz. İşte asıl değinmemiz gereken noktada bu.
Öncelikle meditasyonda zihin boşaltılır ve zihni boşaltmayı öğrenmek gerekir. Siz zihni boşalttığında derin bir huzura ve farkındalığa ulaşırsınız. İşte tam bu anda, tam bu derin öze temas ettiğiniz anda, ruhunuzdan bilincinize bir akış, bir aydınlanma, bir farkındalık akar ve hayata dair bir farkındalık-uyanış ve berrak bir görüş kazanırsınız. Buradaki tefekkür yani derin düşünme “felsefi bir sorgulama” değildir. Burada zihin arındırılır. Tabiri caizse, camı zihin olarak kabul edersek, kirli camı temizler ve berrak camın ötesindeki hakikati izlersiniz. Cam kirliyken yani binlerce düşünce beynimizde iken hakikati seyir eyleyemeyiz, ne zaman ki cam temizlenir, o zaman camın ötesindekini seyredebiliriz. İşte bu zihnin ötesindeki hakikate temas etme işlemidir ki bu noktada siz “müdahale eden” veya “yargılayan” değil sadece ama sadece “gözlemci” yani ruhsal öz olursunuz.
İmajinasyon iç dünyanıza açılan bir penceredir. Düşüncelerinizi, hislerinizi ve yorumlarınızı gösterir. Ancak pencere olmasının ötesinde de bir anlam taşır. Yaşamınızı yönlendirebilen ve sağlık durumunuza şekil verebilen bilinçdışı çarpıklıklardan kurtulmanızı sağlar ve bu anlamda bir dönüşüm aracıdır. İmajinasyonun bu boyutunun kültürümüzde yeterince değerlendirildiğini söyleyemeyiz. İmajinasyonun daha çok düşsel, gerçek dışı ve kullanışsız olduğu düşünülmektedir. Okullarda okuma, yazma ve aritmetik eğitimi verilirken yaratıcılığa, sıra dışılığa ve kişilerarası ustalıklara hemen hiç tolerans gösterilmemektedir ya da bunlar açıkça engellenmektedir. Yetişkinler olarak bizler de genellikle yaratıcı düşüncelerimizle değil, görevlerimizi yerine getirmek suretiyle hayatımızı kazanırız. Toplumumuz pratik, faydalı ve gerçek olana öncelik verir. Bu değerler de kuşkusuz son derece önemlidir. Ancak insan gerçeğini, tıpkı çöllere yaşam veren bir ırmak gibi besleyen de imgelemedir.
Meditasyon yaparken iki çok önemli nokta; Sırt ve vücut dik ve 90 derece olmalıdır. Sizi rahatsız edecek bir pozisyon olmalıdır.
Başlangıçta sandalyede oturarak ve uyumayacağınıza eminseniz uzanarak yapabilirsiniz. Ayaklar ve eller paralel, bağlı olmamalıdır. Özellikle sandalyeye oturarak yaptıysanız ayaklar yere sağlam basmalıdır. Bağdaş kurarak yapacaksanız sırtın yere 90 derece olmasına dikkat edin, kambur değil dik durmak önemlidir ve muhakkak altınıza bir minder alın. Meditasyon pozisyonunuz rahat olmalıdır.
Özellikle esnek bir bacak yapısına sahipseniz lotus pozisyonunda veya yarı lotus pozisyonunda da durabilirsiniz. Aşağıdaki seiza oturuş pozisyonu da tercih edilebilir
“Çanak şekli verilmiş olan eller, insanın içsel olarak huzur içinde, arı ve spiritüel yolda ihtiyaç duyacağı şeyleri alabilmek için içini boş tutmakta olduğunu temsil eder.”
Tavsiye olarak genelde 20-30 dakika sürer meditasyonlar. Kendinizi geliştirdikçe bu 40 dakika hatta bir saate kadar çıkabilir. Günlerce meditasyon yapabilen keşişler ve ruhani kişiler vardır. Veya günlerce tefekküre yani derin meditasyona dalan ermiş kişileri biliriz. Haliyle zaman sınırlamasından bahsedemeyiz ama ideal bir meditasyon 20-30 dakika arasındadır.
Şunu belirmekte fayda var, başlangıçta 20 dakika yapmanız oldukça zor. Saat kursanız dahi bu kadar sürdüremeyebilirsiniz. Kendinizi zorlamayın. Düzenli meditasyon yaptıkça başta 5 dakika, sonra 10 dakika, sonra 15 ve en nihayetinde 20 dakikaya ulaşacaksınızdır. Meditasyon bir anda yapılmaz, zamanla tedrici olarak geliştirilir, bunu unutmayın. O yüzden kısa sürerse şevkiniz kaçmasın.
Ben büyük bir heyecanla ilk meditasyonuma oturduğumda, saatler geçmiş gibi gelmişti ve gözlerimi açtığımda daha ancak 5 dakika olduğunu fark ettim. Sadece bu da değil, ayaklarım uyuşmuştu bir beş dakika da yerimden kalkamamıştım. Yani pekte huzuru ilk seferinde yakalayamamıştım, verimli olmamıştı. Lakin sonra yaptıkça tabi tüm bu sorunlar geride kaldı. Hatta zaman zaman 1 saati bulan meditasyonlarınızda, sanki bir saniye geçmiş kadar kısa sürdüğü hissiyatına bile kapıldığınız oluyor.
O yüzden lütfen ilk seferlerinde uzun süre yapamazsanız şevkinizi kırmayın, başaramıyorum demeyin, bir çoğumuz 5 dakika ancak zar zor meditatif konumda kalabiliyor başlangıçta. Zamanla bu dediğim gibi daha üst zaman sınırlarına çıkıyor.
Bir anda meditasyon gerçekleşmiyor, sürekli yaparak meditasyon yapmayı öğreniyorsunuz ve bu da bir öğrenim lütfen unutmayın. Süreklilik çok ama çok önemli. Her gün düzenli meditasyon yapılması önemli.
Meditasyon için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemlerin hepsinin tek amacı vardır; zihni boşaltmak. Zihni boşaltmaya yönelik bir çok farklı teknik olmasına rağmen ben burada genel kabul görmüş, temel tekniklere değinmek istiyorum. En çok tercih edilen birinci ve ikinci tekniklerdir.
1-Zihni serbest bırakma Yöntemi
2-Nefes konsantre olmak
3-Bir nesneye odaklanma ve Doğa Meditasyonları
4-Mandala Kullanma
5-Mantra Kullanma
Yukarıdaki tüm adımlara dikkat ettikten sonra rahat ama uyumayacağınıza emin olduğunuz bir pozisyonda oturun veya uzanın;
1- Şimdi öncelikle tüm bedeninizi tarayın. Başınızdan başlayın. Tüm kaslarınıza, organlarınıza odaklanın. Ve ayak uçlarınıza gelene kadar odaklanmaya devam edin. Yani bedeninizi zihinsel olarak tarayın.
2- Tarama işleminden sonra derin bir nefes alın-verin ve bundan sonra ritmik ve sürekli, doğal nefes alın.
3- Şimdi zihninizi serbest bırakın. Hiçbir şey düşünmeyin, bırakın zihniniz boş bir kap olsun.
4- Bu noktada zihninize düşünceler saldıracaktır, binlerce düşünce… Çoluk çocuk derdi, eşinizle ilgili durumlar, maddi ve para konuları, hayat planları… Bırakın gelsinler. Siz boş bir kapsınız, aynı bir su oluğu gibi ve tüm düşünceler su gibi akıp gitsin zihninizden. Hiçbir düşünceye odaklanmayın. Sadece bırakın düşünce gelsin ve gitsin… Aynı bir nehir gibi zihninizin içi, düşünceler akıyor ve gidiyor.
5- Başlangıçta farkında olmaksızın bazı düşüncelere odaklandığınız fark edeceksiniz. Sorun değil, bunu fark ettiğiniz anda hemen o düşünceyi salın ve meditasyona devam edin. Düşünceyi bastırmaya çalışmayın, sadece akışa bırakın, zaten o akıp gidecektir. Hiçbir düşüncede takılı kalmayın.
6- Bunu yeterli süre yaptığınız anda vizyonlar, uçma hissi ve değişik hisler, renkler görebilirsiniz. Evet, şimdi yarı-trans durumundasınız ama sizin amacınız şimdilik bu değil. Sizin amacınız zihni boşaltmak, bütün bu vizyonları hisleri de bırakın, sakın ama sakın bunlara odaklanmayın, bu görüntülere aldanmayın. Onları da serbest bırakın.
7- İşte bunları aştığınızda belli bir süre sonra zihniniz ortadan kalkar, arınır ve tabiri caizse ruhunuza temas edersiniz, derin bir huzur ve farkındalık anını yakalarsınız.
8- Zamanınız dolduğunda (Saat ayarlayabilirsiniz) derin bir nefes alıp verin ve yavaşça gözlerinizi açıp, beden hareketleri yaparak gevşemiş bedeninizi hareketlendirin.
Bu zihni serbest bırakma yöntemiyle aynıdır lakin zihni olduğu gibi serbest bırakmak zor olduğu için daha kolay bir yöntemdir. En sık kullanılan yöntem olduğunu söyleyebiliriz.
1- Rahat bir şekilde oturun veya uzanın.
2- Şimdi yavaşça nefes alış verişinize odaklanın. Nefesinizi verişinize ve nefesinizi alışınıza odaklanın.
3-Bu süreçte tek tek sayabilirsiniz ama sayı 10 ile sınırlı olsun. Yani nefes alırken bir, nefes verirken iki, nefes alırken üç, nefes verirken dört şeklinde sayarak ilerleyin ve ona gelince tekrar bire dönün.
4-Zihni boşaltana kadar bu şekilde sadece nefes alışverişinize odaklanın. Eğer ki düşünceler zihninize gelirse daha önceden de bahsettiğimiz gibi üzerinde durmayın bırakın o düşünce aksın gitsin ve tekrar odağınızı nefesine getirin.
5- Eğer sayarken sayıyı unutursanız birden başlayın yine. Hatırlamaya çalışmayın.
6- Belli bir süre sonra sayarken zihin devreden çıkacak ve yukarıda bahsettiğimiz ruhsal arınıklığa ve derin farkındalığa ulaşacaksınız. Bu noktada artık saymanıza gerek yok. Sadece nefesinize odaklanmaya devam edin ama nefesinizi kontrol etmeyin.
7- Siz artık gözlemcisiniz ne nefesinize ne de hiçbir şeye odaklanmayın, o arınık anda kalın. Yine vizyonlar, uçuş hissi yaşarsanız serbest bırakın bunlara odaklanmayın. Bunları durdurmaya da çalışmayın sadece gözlemci olmaya devam edin.
8- Zaman dolduğunda gözlerinizi açın ve yukarıda bahsettiğimiz gibi bedensel olarak hareket ederek, bedeninizi hareketlendirin.
Diğerlerine nazaran bu da az kullanılan bir yöntemdir. Gözleri kapalı bir şekilde yapmak başlangıçta diğer tüm dikkat dağıtan unsurları elemine ettiği için diğer ikisi daha çok tavsiye edilir. Ama yine de bunlar da kullanılagelmiştir. Bilhassa antik zamanlarda paganlar ve şamanlar doğa vasıtasıyla meditasyonlar yapıyorlardı.
Bu aşamada odaklanacağınız bir nesneye veya doğa unsuruna ihtiyaç vardır; Bu bir mum, deniz, göl, ağaç, rüzgarlı bir tepede rüzgarın esişi, dağın tepesinde iseniz derin manzara veya uzanır vaziyette gökyüzsü olabilir.
1- Aynı adımları takip edin ve rahat pozisyonda bu nesneyi veya doğal unsuru izlemeye başlayın.
2-Önce onun yapısını gözden geçirin. Deniz ise rengini, akışını, hareketlerini, inen çıkan dalgalarını, coşkunluğunu… Mum ise, ateşin yanışını, alevin hareketlerini vs…
3-O nesne veya doğal unsurun doğasını izledikten sonra sadece o nesneye odaklanın, sadece o nesneyi izleyin. Sadece gözlemci olun, kişisel hiçbir şey olmasın sadece ama sadece o nesneyi gözlemleyin, o nesneyle bir olun.
4-Eğer düşünceniz başka bir konuya kayarsa yine serbest bırakın. Ve tekrar odaklanmaya devam edin.
5-Belli bir süre sonra zihninizdeki tüm düşünceler susacak, nesnenin ötesine geçecek ve bahsettiğimiz meditatif konuma geçeceksiniz. Bu noktada gözlerinizi kapatın ve kendinizi bu huzura bırakın.
6-Zaman dolunca gözlerinizi açın ve bedensel hareketlerle vücudunuzu rahatlatın.
Burada yapacağınız işlem nesneye odaklanmak ile aynı.
1-Öncelikle kullanacağınız mandalada karar kılın, örneğin bu yaşam çiçeği olabilir veya yin-yang olabilir. Mandalanız basit olursa daha iyi olur. Tibet Mandalaları başlangıç için çok fazla karmaşık olabilmektedirler.
2- Bu mandalanın çıktısını alın ve karşınızda duvara yapıştırın veya odaklanabileceğiniz bir noktaya yerleştirin.
3-Derin nefes alın verin, gevşeyin ve yavaşça mandalaya bakın. Bakmak için kasmayın, gözünüzü sıkarak değil rahat bir şekilde, doğal bir şekilde mandalaya bakın.
4-Mandalayı inceleyin. Önce tamamını sonra her detayını, her köşesini inceleyin ve mandalaya dalın… Önemli bir nokta şudur; mandala üzerine “düşünmeyin” , düşünce ve yargı olmasın, sadece inceleyin. Sadece gözlemci olun.
5-Gittikçe daha da dalın, içinde eriyin ve o anda mandalanın ötesine geçecek ve zihniniz arınık hale gelecek. İşte o an yine meditasyona girdiğiniz andır.
Enerjisel amaçlı mantralar ve zikirlerin amacı meditatif konumdan çok, o mantranın ve zikirin enerjisel titreşimden faydalanmak ve gerekli ruhsal tesirleri üzerimize çekmektir. Meditasyon yapacaksanız lütfen başlangıçta enerjisel amaçlı mantralar veya zikirler seçmeyin.
Eğer Sanskritçe ise “Om” veya “om mani padme hum” iyidir. İslami zikir çekecekseniz “Ya Allah” yeterli bir zikirdir. Yani zihni boşaltmak amacıyla oldukça temel ve basit kelimeler kullanılmalı. Bir başka yöntem ise mantra uydurmadır. Sırf meditasyonda kullanmak üzere kafanızdan bir sözcük uydurabilir ve o sözcüğü zikredebilirsiniz.
Seçtiğiniz mantrayı sürekli zikrederek belli bir süre sonra aynı diğer yöntemlerde olduğu gibi zihni boşaltmayı sağlayacaksınız. Meditatif konuma geçtiğinizde zikri ve mantrayı bırakın, salt o meditatif konuma geçin. Yine gözlemci olun.
Mantra uydurmaya benzer bir diğer yöntem bilmediğiniz bir dilde konuşmaya çalışmaktır. Burada amaç zihni yanıltmaktır. Bilmediğiniz bir dilde hatta uydurma bir dilde sürekli konuştuğunuzda zihin ve bilinçaltı bunu algılayamaz ve bu noktada yine o meditatif konumu yakalayabilirsiniz.
Buna ek olarak yazı yazma veya süslü yazı yazma sanatları (hat sanatı veya şodoo – Japon kanji sanatı), resim yapma (illa resim yeteneğinizin olması gerekmiyor, zihninizi bırakın ve bir şeyler çizin kağıda), şarkı söyleme (bilhassa ilahiler), müzik aleti çalma veya zen üstatlarının çay seremonileri bunlara örnek olarak verilebilir. Mandala boyamak da özellikle çocuklar için oldukça faydalı bir aktif meditasyondur ve kanserli hastalarda da uygulanan bir tekniktir. (Bu açıdan Helga Fiala’nın Mandala isimli kitabını öneririm.) Bunların ötesinde geleneksel yoga yöntemleri, meditasyonlarla iç içedir ve aktif meditasyon için mükemmel yöntemlerdir.
Aktif meditasyonun sınırı yoktur, buradaki amaç oturarak yaptığınız meditasyonu hayatın içine yerleştirmek ve hayatla akarken her daim meditatif konumda olmaktır. Bu açıdan zen geleneği için bulaşık yıkamak ve günlük işler bile meditasyon için birer araçtır.
Zaten siz meditasyon yaptıkça, meditatif konuma girme süresi kısalacaktır. (Meditasyon süresi bu yüzden uzayacaktır. Meditatif konum zihnin arınık olduğu o andır, yarı-trans halidir. Bu hale geçtiğinizde zamansızlık boyutuna yükseldiğinizden dolayı dakikalarca, saatlerce meditasyonda kalabilirsiniz.) Başlangıçta 15 dakikada ancak meditatif konuma yani zihni susturma anına girdiğiniz halde, düzenli meditasyon yaptıkça ilk 5 dakika içinde meditatif konuma girebileceksiniz. Bu konuma geldiğinizde her an, her yerde, her şekilde meditasyon yapabilir konumda olabilirsiniz. Yürürken dahi meditasyon yapar hale gelirsiniz. Tabi size tavsiyem güvenilir ortamlarda meditatif konuma girmenizdir. Yoksa benim başıma gelen sizinde başınıza gelebilir; otobüste ayakta meditatif konuma geçtiğinizde, otobüs kapısı bana çarptığı gibi size de çarpabilir. =)
Meditasyon bu noktadan sonra hayatınızın bir parçası haline gelir ve bunlardan sonra imgeleme çalışmalarına geçiş yapabilirsiniz.
Bu noktadan sonra bir konu üzerine tefekkür yani meditasyon yapabilirsiniz. Sır içeren bir konuya odaklanarak zihninizi boşalttığınızda, zihinsel karmaşa ortadan kalkar, zihin ortadan kalkınca ötede salt ruh ve ruhun iç sesi kalır ve bu iç sesin rehberliği ile o olayın sırrına vakıf olabilirsiniz.
Haliyle başlangıçta zorlanabilirsiniz, çok sık konsantrasyonunuzu kaybedebilirsiniz. Lütfen bu süreçte pes etmeyin, çok sık dahi olsa pes etmeden, yılmadan düşüncenizi serbest bırakıp tekrardan konsantrasyonunuzu zihninizi boşaltmaya veya uyguladığınız yönteme (nefes, nesne vs.) getirin.
“Ben zihnimi boşaltamıyorum, yapamıyorum, odaklanamıyorum” veya “yapım bu olmuyor” diye bir şey söz konusu değil. Emin olun ki, zamanla, sık sık meditasyon yaptıkça, daha rahat zihni boşaltmayı gerçekleştireceksiniz. Eğer düzenli yaparsanız en az 2-3 hafta içinde bunu öğrenmiş olacaksınız, sadece sabır ve istikrar o kadar… Gerçekten sabrederseniz, zamanla ne kadar kolay olduğunu idrak edeceksiniz, bunu garanti edebilirim.
Ruhsal yolların tamamı muhakkak meditasyondan geçer. Meditasyonun olmadığı bir ruhsal gelenek mevcut değildir. Çünkü ancak bu şekilde ruhsal yükseliş mümkün olur.Meditasyonun tekniği değişir, yöntemi ve ismi değişir, zazen olur, tefekkür olur, farklı isimler alır ama özü ve amacı aynıdır. Meditasyon sırasında yarı-trans haline girilir ki bu doğrudan içsel benlikle temas etmenin yoludur, içsel benlikte evrenle temas eden kısmımızdır. Haliyle meditasyon, evrensel bilince temas etmenin yöntemidir. Zihni susturmayı öğrenmek, içsel sesi yani ruhun sesini dinlemeyi öğrenmek demektir. Daha önceden de üzerinde durduğumuz gibi “Dua etmek Tanrı’ya sormak, meditasyon ise cevabı dinlemektir.” Aydınlanmaya giden yol, meditasyondan geçer.
Şimdi öncelikle bu yazı meditasyon nasıl yapılır teknikleri üzerine değil daha çok mantıksal ve terimsel ağırlıklı ama kayda değer teknikler de yazılacak . Öncelikle bir cadı için ya da wicca için meditasyon oldukça önemlidir. Kişi zihnini ve zihninde akan düşünceleri ve bizi materyale bağlayan her formu uçak moduna almaktır. Doğru bir bilince geçmek için ve sipiritüel çalışmalar için bir kilit görevi görür. Kullanacağınız teknik ziyadesiyle kişisel olduğu için herkesin kendine ait bir meditasyon şekli vardır. Tam olarak meditasyonu oluşturan 2 terim vardır ; 1 İmgelem ve 2 farkındalık .
Meditasyon Nedir
Meditasyon, Latince "meditatio" kelimesinden türetilmiş bir kelimedir ve bu bir şeyi gözden geçirme, üzerinde düşünme gibi anlamlara gelir. Yani esasında meditasyon dediğimiz şey derin düşünmedir (ki esasında bu “zihnen düşünmemedir” ) ve tasavvufi terimlerde bu tefekkür olarak geçer. Yani hiçbir şey düşünmeksizin gerçekleşen derin düşünmedir. Bu biraz kafanızı karıştırabilir, nasıl oluyor da düşünmeden bir şeyleri düşünüyoruz diyebilirsiniz. İşte asıl değinmemiz gereken noktada bu.
Öncelikle meditasyonda zihin boşaltılır ve zihni boşaltmayı öğrenmek gerekir. Siz zihni boşalttığında derin bir huzura ve farkındalığa ulaşırsınız. İşte tam bu anda, tam bu derin öze temas ettiğiniz anda, ruhunuzdan bilincinize bir akış, bir aydınlanma, bir farkındalık akar ve hayata dair bir farkındalık-uyanış ve berrak bir görüş kazanırsınız. Buradaki tefekkür yani derin düşünme “felsefi bir sorgulama” değildir. Burada zihin arındırılır. Tabiri caizse, camı zihin olarak kabul edersek, kirli camı temizler ve berrak camın ötesindeki hakikati izlersiniz. Cam kirliyken yani binlerce düşünce beynimizde iken hakikati seyir eyleyemeyiz, ne zaman ki cam temizlenir, o zaman camın ötesindekini seyredebiliriz. İşte bu zihnin ötesindeki hakikate temas etme işlemidir ki bu noktada siz “müdahale eden” veya “yargılayan” değil sadece ama sadece “gözlemci” yani ruhsal öz olursunuz.
Fark’andalık Becerileri
Fark’andalık temelde beş beceriye odaklanmaktadır. Bunlar; an’da olma, yargıların farkında
olma, mesafe koyma, serbest bırakma ve kabul becerileridir. Fark’andalık alıştırmalarının tümü bireyi
dikkatini bulunduğu an’a çekmesini amaçlar (Surrey, 2005). Duncan (2003), bireyin an’da olma becerisini
beş duyu organını da aktif bir şekilde kullanarak gelecek ya da geçmişi düşünmeden dikkatini o andaki
duyumlarına yöneltmesi olarak açıklar. Geçmişe dair duyulan pişmanlık ve kontrol etme isteği ve
geleceğe dair olan beklentiler neşe, huzur ve mutluluk için bir araç değildir (Ginnivan, 2016). Geçmişin
belirsizliği ve geleceğin beklentilerinden medet ummak yerine kişi kendi dünyasında o an olup bitene
odaklanmalıdır (Duncan, 2003). Yargıların farkında olma becerisi, bireyin hem kendisinde hem de
çevresinde gerçekleşenlere eleştiri, kategorileştirme, etiketleme ya da yargılamada bulunmadan
bakabilme becerisidir (Roemer ve Orsillo, 2008). Bu bakış açısı kişiye kötü sonuçları ve olumlu-olumsuz
duyguları kabul etme becerisi kazandırmakla birlikte tüm deneyimlerini de olduğu gibi kabul etmesini
sağlar (Fiorillo ve Fruzetti, 2015). Birey deneyimi ile ilgili doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi
etiketlemelerle değerlendirmek yerine onları olduğu haliyle kabul eder. Suçlama, eleştiri, inkâr gibi
ifadelerle kavga etmeyi durdurarak merhamet gösterir (Alidina, 2015). Alan yazın incelendiğinde
gözlemlenen fark’andalık becerilerinde, yargısız kalmak terimi yerini yargıları farkında olmak olarak
değişmeye başladığı gözlemlenmiştir (Yıldızhan, 2019). Fark’andalık yoluyla kazanılan becerilerden
biri olan mesafe koyma bireyin duygu ve düşüncelerinin farkında olması anlamına gelmektedir (Demir,
2014).
Birey duygu, düşünce ve kendisi arasında bir mesafe olduğunun bilincinde olmalıdır.
Düşüncelerin ve duyguların sadece bir düşünce ve duygu olduğunu, kişinin kendisinin bir parçası
olmadığını ifade eder (Germer, 2005). Fark’andalık becerilerinden serbest bırakma becerisi, rahatsızlık
veren içsel deneyimlere tepki vermek yerine yanıt vererek bu deneyimleri serbest bırakabilmesini
sağlamaktır (Ögel, 2012). Kişinin olayları fark ettiği anda hoşa giden ya da hoşa gitmeyen haliyle kabul
etme arzusuna dayanır (Germer, 2005). Kabul etme bireyin yaşantısındaki deneyimleri iyi-kötü, doğruyanlış olarak algılamamasını içermektedir (Fiorillo ve Fruzetti, 2015). Kabul etme becerisi,
yargılamamanın bir uzantısıdır. Bireyde rahatsızlık hissi uyandıran duygu ve düşünceleri bastırmak ya
da onlardan kaçınmak yerine onlara yaklaşarak kabul etmesini sağlamaktır (Demir, 2014).
Fark’andalık Felsefesi
Budizm felsefi temellerine dayandırılan (Baer ve diğerleri, 2006) fark’andalık, içinde bulunulan
an’da oluşan deneyime ve deneyimin birey tarafından an-be-an fark edilmesine vurgu yapar. Buna göre
her deneyim önemlidir. Yaşam, varoluşla temas kurma ya da var olanla bağlanma deneyimidir
(Janning, 2017).
Budizm, M.Ö. 4. Yüzyıldan 6. yüzyıl ortalarına kadar kuzey Hindistan'da yaşamış ruhani bir
lider olan Siddharta Gautama Buddha'nın öğretilerinden doğan bir felsefedir. (Kumar, 2002).
Budist
öğretisi yaşamın, ‘kalıcı olmama’, ‘acı çekme’ ve ‘içgörü’ olmak üzere üç özelliği olduğunu belirtir. Buna
göre yaşam deneyimlerinin kalıcı olmadığını, an-be-an değişebildiği bilmek, kişinin kendi
ıstıraplarından arınmasının yanı sıra benlik ve deneyimlerin kabulünü de getirir (Kumar, 2002).
Ruhani lider Buda’nın ölümünden sonra, Budizm’in iki mezhepi olan Theravada ve Mahayana
Budizmi Hindistan ve Asya’nın üst bölgelerine yayılmıştır. Theravada Budistleri Buda’nın öğretilerini
katı bir biçimde korurken, Mahayana Budistleri öğretilerde daha liberal bir yorum izler. Daha sonra
liberal Budizm mezhebi Moğolistan, Tibet, Çin, Japonya, Kore, Vietnam, Nepal, Sri Lanka, Tayland ve
Burma gibi farklı ülkelere yayılmıştır. 8. Yüzyıla gelindiğinde, Budizm'in farklı alt mezhepleri de
geliştirilmiştir. Bunlardan biri, Mahayana Budizm’inin bir alt dalı olan ‘Zen Budizmi’ dir ve 9. yüzyılda
Çin Budizm’i tarafından Japonya'ya tanıtılmıştır. Hint ve Orta Asya Budizm’inin Çin kültürüyle
karşılaşması sonucu yeni bir yorum katılarak Zen'in ortaya çıkmasını sağlamıştır. ‘Zen’ kelimesi, Çince
‘Ch’an’ın Japonca telaffuzu olup ‘meditasyon’ anlamına gelir. Zen Budizm, esas olarak bireysel meditasyon deneyimine vurgu yapar. Tarih boyunca Budizm'in etkileri Batı Dünyasına ulaşır. 19 yüzyılın ortalarından başlayarak, Japon Zen Budizm’i aracılığıyla Budist meditasyonu Amerika Birleşik
Devletleri ve diğer Batı ülkelerine tanıtılmaya başlar. Zamanla, Zen Budizmi Amerika Birleşik
Devletleri’nde (ABD), Zen Budizmi, Psikanaliz, Doğu ve Batı Psikoterapisi (Watts, 1961) ve
Fark’andalığın gücü (Thera, 1972) olarak tanınmaya başlamıştır.
20. yüzyılın ortalarında Zen meditasyonu, zamanın tanınmış psikoterapistlerinin yazılarıyla
ABD'de önem kazanmıştır. Örneğin, uygulamaların bilinç dışı duygu ve düşüncelerin fark edilmesini
sağladığı düşünülmüştür. Bu doğrultuda meditasyonun şimdi ve burada, kendiliğindenlik/spontanite
ve kabul üzerine yaptığı vurgu nedeniyle psikoterapiye uyumu fark edilmiştir (Watts, 1961). Bu
dönemde ayrıca, büyüme ve değişim üzerinde önemli rol oynadığı düşünülen Zen Budizm’i, klinik
psikoloji alanında varoluşçu ve hümanist yaklaşımı benimseyen terapistler tarafından benimsenmiştir
(Kumar, 2002).
Günümüzde ruh sağlığı uzmanları, Budizm’in öğretileriyle psikoterapinin yöntemlerinin
entegre edilmiş halini bireylerin sıkıntılarını azaltma ile deneysel uygulama ortamı yaratması
bakımından kullanışlı bulmaktadır (Özyeşil, 2011). Birçok felsefi ve psikolojik gelenek gibi fark’andalık
da insanın iyilik halini arttırmayı amaçlamaktadır. Budizm bakış açısıyla fark’andalık, evreni ve
evrendeki konumumuzun durumunu fark ederek bilinçsizlik durumundan uyanıştır (Salmon,
Santorelli, Sephton, ve Kabat-Zinn, 2009). Normal işleyişe ara vererek tüm korku, kaygı, hırs, rekabet,
koşuşturma, umut gibi esarete mahkum olmayan sade bir yaşantıyı deneyimlemektir (Rinpoche, 2006).
Williams ve Penman (2014), fark’andalık uygulamalarının bir inanç sistemi olmadığını, uygulama
yapan bireylerin herhangi bir dinin üyesi olabildiği gibi, ateist ya da agonist olabileceğini de ifade
etmektedir.
Fark’andalık her ne kadar Budizm kökenlerine dayanıyor olsa da uygulamaların Antik Yunan
felsefesi, Varoluşçuluk akımı, Batı kültürünün Doğalcılığı, Amerikan kültürünün Hümanizmi gibi
felsefelerle de ortak kavramları bulunduğu görülmektedir (Demir, 2014). Benzer inanç ve uygulamalara
Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevilerinde bulunan deyişlerinde de rastlamak mümkündür (Uzun,
2019). Bu bağlamda fark’andalığın bir inanç, dini bir sembol ya da bir ibadet biçimi değil sağaltıcı bir
teknik olduğu düşünülmektedir. Buna göre fark’andalık uygulamaları, dağılmış, parçalanmış olan
insan zihninin dinginlik ve sükunete kavuşmasını hedeflemektedir (Rinpoche, 2006). Bu doğrultuda
uygulamalar Batı dünyası tarafından bir kültür unsuru ve bir dini görevden ziyade, bireylerde var olan
değerlerin birikimi olarak kabul edilerek (Kabat-Zinn, 2003) seküler bir bir yol gösterici yorumunu
kazanmıştır (Uzun, 2020).
İmajinasyon / İmgelem
İmgeleme tam olarak nedir? Esas olarak görebildiğiniz, işitebildiğiniz, dokunabildiğiniz, koklayabildiğiniz ya da tadabildiğiniz bir düşünce akışıdır. İmge, deneyimlerinizin ya da fantezilerinizin içsel bir temsilidir. Zihninizin bilgileri kodlama, depolama ve ifade etme biçimidir. İmgeleme rüyaların ve hayallerin, anıların ve geçmiş yaşantının, planların, projeksiyonların ve olasılıkların bir yansımasıdır. O; sanatların, duyguların ve en önemlisi de daha derinlerdeki benliğinizin dilidir.İMGELEME VE FİZYOLOJİK DEĞİŞİM
İMGELEMENİN iyileştirici gücü, belki de en çok onun doğrudan fizyolojik etkileri aracılığıyla bilinmektedir. İmgeleme sayesinde bedensel fonksiyonlarınızın birçoğunda genellikle bilinçli bir etkiyle ulaşılamayacağı düşünülen değişimleri yaşama geçirebilirsiniz. İşte size basit bir örnek: Parmağınızla burnunuza dokunun. Bunu nasıl başardınız? Belki de şaşıracaksınız ama bunu tam olarak hiç kimse bilemez. Bir nöroanatomist beyinde hareketi başlatan ilk sinirin bulunduğu noktayı bize söyleyebilir. Hareket uyaranını, beyinden hareketi gerçekleştirecek kaslara kadar ileten sinirlerin oluşturduğu zincir de belirlenebilir. Ancak burnunuza dokunmayı düşündükten o zincirdeki ilk hücrenin harekete geçmesine kadarki süreçte nelerin yaşandığını hiç kimse bilemez. Yalnızca o hareketi gerçekleştirmeye karar verirsiniz ve gerçekleştirirsiniz. Bunu nasıl yaptığınızı bilmeniz bile gerekmez. Şimdi de ağzınızı sulandırmayı deneyin. Muhtemelen bunun hiç de kolay olmadığını anlayacaksınız ve hatta gerçekleştiremeyeceksiniz. Çünkü tükürük salgılamak genellikle bilinçli kontrolümüzün dışındadır. Sinir sisteminin iradi hareketleri, düzenleyen kısmından farklı olarak belirlenir. Merkezi sinir sistemi, iradi hareketleri düzenler. Salgı ve normalde bilinçli kontrolümüzün dışında işleyen diğer fizyolojik fonksiyonlarımızı ise özerk sinir sistemi düzenler. Otonom sinir sistemi bizdeki “salgılamak” gibi alışılmış düşüncelere tepki vermeye hazır değildir. Ancak imgelemeye tepki verirler. Bir an için gevşeyin. Sapsarı ve sulu bir limonu kavradığınızı imgeleyin. Onun serinliğini ve sertliğini hissedin. Elinizle bir tartın. Ortadan ikiye kestiğinizi ve suyunu bir bardağın içine sıktığınızı imgeleyin. Bardağın içine limonun etli kısmından da birkaç parça ve birkaç çekirdek de düşebilir. Bardağı dudaklarınıza götürdüğünüzü ve ekşi limon suyundan bir yudum aldığınızı imgeleyin. Ağzınızın içinde dolaştırın, ekşiliğini tadın ve yutun. Ağzınız nihayet sulandı mı? Dudaklarınızı büzdünüz mü ya da yüzünüzü ekşittiniz mi? Bunu yapabilmeniz, limon suyunu imgelemeniz sonucunda özerk sinir sisteminizin harekete geçtiğini gösterir. Limon suyunu içtiğinizi düşünmek için muhtemelen çok fazla zamana ihtiyacınız olmaz. Bununla birlikte benzer bir mekanizmayla alışkanlık olarak düşündüklerinizin de bedeniniz üzerinde önemli etkileri olabilecektir. Zihniniz tehlike fikriyle dolup taşıyorsa, sinir sisteminiz stres tepkisini harekete geçirir; uyarılırsınız ve geriliminiz artar. Böylece sizi o tehlike ile karşılaşmaya hazırlar. Oysa sakin ve huzur dolu sahneler imgelerseniz, “tehlike geçti” işaretini verir ve bedeniniz gevşer. Biyofidbek, hipnoz ve meditasyon üzerine yapılan araştırmalar, insanın kendi kendini düzenleme kapasitesinin oldukça yüksek olduğunu göstermiştir. Gevşemişken gerçekleştirilen ve belirli bir noktaya odaklanan imgeleme, tüm bu yaklaşımlardaki ortak motiftir. Çeşitli imgeleme türlerinin kalp atışlarını, kan basıncını, solunumu, alınan oksijen miktarı ve verilen karbon diyoksit miktarını, beyin dalgalarının ritmini ve motiflerini, derinin elektriksel karakteristiklerini, lokal kan akışını ve ısıyı, mide ve bağırsakların reaksiyonlarını ve salgılarını, cinsel tahriki, kandaki sinirsel iticileri ve değişik hormonların düzeylerini, bağışıklık sisteminin işleyişini etkilediği görülmüştür.Meditasyon Ön Hazırlık
- Karnınız çok tokken meditasyon yapmayın. Enerji o noktaya odaklanacak ve zihni arındırmak zor olacaktır.
- Meditasyon öncesi ılık bir duş iyi olacaktır.
- Üzerinizde muhakkak rahat giysiler olmalıdır.
- Bir mum ve tütsü yakmak konsantrasyonu arttırıp, uygun ortamı hazırladığı için oldukça faydalı olmaktadır.
- Rahatsız edilmemelisiniz, mümkünse bilgisayarınızı ve telefonlarınızı kapatın, kapınızı kapatın ve rahat bir ortam oluşturun.
- Meditasyon öncesi yeşil çay içmenizi tavsiye ederim. Yeşil çay hem huzur vermekte hem konsantrasyonu arttırmakta hem de uykuyu engellemektedir, böylelikle meditasyonu oldukça kolaylaştırmaktadır. Budistler bütün bunları sağlamak için muhakkak çalışma öncesi yeşil çay içerler.
- Müzik dinleyebilirsiniz. Ama müziğin hareketli değil dingin ve bilhassa başlangıç seviyesinde iseniz muhakkak sözsüz olması çok önemli. İsterseniz doğa sesleri kullanabilirsiniz.
- Odanın ortamı oldukça önemlidir; ılık, rahat ve ne çok ışıklı ne de çok karanlık olmalı. Dikkatinizi dağıtacak unsurlardan arınık olmalıdır.
- Diyaframdan nefes almak meditasyonlarda oldukça önemlidir. Doğru nefes doğru meditasyon demektir. Ritmik ve doğru şekilde diyaframdan nefes alınmalıdır.
Meditasyon Pozisyonları
Meditasyon yaparken iki çok önemli nokta; Sırt ve vücut dik ve 90 derece olmalıdır. Sizi rahatsız edecek bir pozisyon olmalıdır.
Başlangıçta sandalyede oturarak ve uyumayacağınıza eminseniz uzanarak yapabilirsiniz. Ayaklar ve eller paralel, bağlı olmamalıdır. Özellikle sandalyeye oturarak yaptıysanız ayaklar yere sağlam basmalıdır. Bağdaş kurarak yapacaksanız sırtın yere 90 derece olmasına dikkat edin, kambur değil dik durmak önemlidir ve muhakkak altınıza bir minder alın. Meditasyon pozisyonunuz rahat olmalıdır.
Özellikle esnek bir bacak yapısına sahipseniz lotus pozisyonunda veya yarı lotus pozisyonunda da durabilirsiniz. Aşağıdaki seiza oturuş pozisyonu da tercih edilebilir
El Pozisyonu
Meditasyon sırasında eller salınık ve rahat olabilir. Ama genellikle Dhyana Mudra (meditasyon mudrası) kullanır, bu mudraya bol bol Buda’nın meditatif konumdaki heykellerinde rast gelebilirsiniz. [Mudra; parmak yogasıdır. Çeşitli el jestlerini içerir. Parmakları farklı şekilde temas ettirmek bedende farklı enerji akımlarını tetikler felsefesine dayanır.] Dhyana mudra, temel meditasyon mudrasıdır ve eller ve kollar kapalı bir şekilde enerji çemberi oluşmasını sağlar. Gertrud Hirschi’nin Mudralarla Şifa kitabında Şöyle tanımlanır;“Çanak şekli verilmiş olan eller, insanın içsel olarak huzur içinde, arı ve spiritüel yolda ihtiyaç duyacağı şeyleri alabilmek için içini boş tutmakta olduğunu temsil eder.”
Meditasyon kaç dakika sürmeli ve ne zaman yapılmalı?
Tavsiye olarak genelde 20-30 dakika sürer meditasyonlar. Kendinizi geliştirdikçe bu 40 dakika hatta bir saate kadar çıkabilir. Günlerce meditasyon yapabilen keşişler ve ruhani kişiler vardır. Veya günlerce tefekküre yani derin meditasyona dalan ermiş kişileri biliriz. Haliyle zaman sınırlamasından bahsedemeyiz ama ideal bir meditasyon 20-30 dakika arasındadır.
Şunu belirmekte fayda var, başlangıçta 20 dakika yapmanız oldukça zor. Saat kursanız dahi bu kadar sürdüremeyebilirsiniz. Kendinizi zorlamayın. Düzenli meditasyon yaptıkça başta 5 dakika, sonra 10 dakika, sonra 15 ve en nihayetinde 20 dakikaya ulaşacaksınızdır. Meditasyon bir anda yapılmaz, zamanla tedrici olarak geliştirilir, bunu unutmayın. O yüzden kısa sürerse şevkiniz kaçmasın.
Ben büyük bir heyecanla ilk meditasyonuma oturduğumda, saatler geçmiş gibi gelmişti ve gözlerimi açtığımda daha ancak 5 dakika olduğunu fark ettim. Sadece bu da değil, ayaklarım uyuşmuştu bir beş dakika da yerimden kalkamamıştım. Yani pekte huzuru ilk seferinde yakalayamamıştım, verimli olmamıştı. Lakin sonra yaptıkça tabi tüm bu sorunlar geride kaldı. Hatta zaman zaman 1 saati bulan meditasyonlarınızda, sanki bir saniye geçmiş kadar kısa sürdüğü hissiyatına bile kapıldığınız oluyor.
O yüzden lütfen ilk seferlerinde uzun süre yapamazsanız şevkinizi kırmayın, başaramıyorum demeyin, bir çoğumuz 5 dakika ancak zar zor meditatif konumda kalabiliyor başlangıçta. Zamanla bu dediğim gibi daha üst zaman sınırlarına çıkıyor.
Bir anda meditasyon gerçekleşmiyor, sürekli yaparak meditasyon yapmayı öğreniyorsunuz ve bu da bir öğrenim lütfen unutmayın. Süreklilik çok ama çok önemli. Her gün düzenli meditasyon yapılması önemli.
Meditasyon: Zihni Boşaltma
Meditasyonun temeli dediğimiz gibi zihni boşaltmak ve arındırmaktır. Çünkü arınık bir zihin ancak nihai huzura ve farkındalığa ulaşabilir. Meditasyon sırasında oluşacak arınıklık ve huzur tüm dünyevi streslen sizi kurtaracak, bunun ötesinde küçük aydınlanmalar ve hayat içinde daha derin farkındalıklar katacaktır.Meditasyon için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemlerin hepsinin tek amacı vardır; zihni boşaltmak. Zihni boşaltmaya yönelik bir çok farklı teknik olmasına rağmen ben burada genel kabul görmüş, temel tekniklere değinmek istiyorum. En çok tercih edilen birinci ve ikinci tekniklerdir.
1-Zihni serbest bırakma Yöntemi
2-Nefes konsantre olmak
3-Bir nesneye odaklanma ve Doğa Meditasyonları
4-Mandala Kullanma
5-Mantra Kullanma
1- Zihni Serbest Bırakma Yöntemi
Yukarıdaki tüm adımlara dikkat ettikten sonra rahat ama uyumayacağınıza emin olduğunuz bir pozisyonda oturun veya uzanın;
1- Şimdi öncelikle tüm bedeninizi tarayın. Başınızdan başlayın. Tüm kaslarınıza, organlarınıza odaklanın. Ve ayak uçlarınıza gelene kadar odaklanmaya devam edin. Yani bedeninizi zihinsel olarak tarayın.
2- Tarama işleminden sonra derin bir nefes alın-verin ve bundan sonra ritmik ve sürekli, doğal nefes alın.
3- Şimdi zihninizi serbest bırakın. Hiçbir şey düşünmeyin, bırakın zihniniz boş bir kap olsun.
4- Bu noktada zihninize düşünceler saldıracaktır, binlerce düşünce… Çoluk çocuk derdi, eşinizle ilgili durumlar, maddi ve para konuları, hayat planları… Bırakın gelsinler. Siz boş bir kapsınız, aynı bir su oluğu gibi ve tüm düşünceler su gibi akıp gitsin zihninizden. Hiçbir düşünceye odaklanmayın. Sadece bırakın düşünce gelsin ve gitsin… Aynı bir nehir gibi zihninizin içi, düşünceler akıyor ve gidiyor.
5- Başlangıçta farkında olmaksızın bazı düşüncelere odaklandığınız fark edeceksiniz. Sorun değil, bunu fark ettiğiniz anda hemen o düşünceyi salın ve meditasyona devam edin. Düşünceyi bastırmaya çalışmayın, sadece akışa bırakın, zaten o akıp gidecektir. Hiçbir düşüncede takılı kalmayın.
6- Bunu yeterli süre yaptığınız anda vizyonlar, uçma hissi ve değişik hisler, renkler görebilirsiniz. Evet, şimdi yarı-trans durumundasınız ama sizin amacınız şimdilik bu değil. Sizin amacınız zihni boşaltmak, bütün bu vizyonları hisleri de bırakın, sakın ama sakın bunlara odaklanmayın, bu görüntülere aldanmayın. Onları da serbest bırakın.
7- İşte bunları aştığınızda belli bir süre sonra zihniniz ortadan kalkar, arınır ve tabiri caizse ruhunuza temas edersiniz, derin bir huzur ve farkındalık anını yakalarsınız.
8- Zamanınız dolduğunda (Saat ayarlayabilirsiniz) derin bir nefes alıp verin ve yavaşça gözlerinizi açıp, beden hareketleri yaparak gevşemiş bedeninizi hareketlendirin.
2- Nefese Konsantrasyon
Bu zihni serbest bırakma yöntemiyle aynıdır lakin zihni olduğu gibi serbest bırakmak zor olduğu için daha kolay bir yöntemdir. En sık kullanılan yöntem olduğunu söyleyebiliriz.
1- Rahat bir şekilde oturun veya uzanın.
2- Şimdi yavaşça nefes alış verişinize odaklanın. Nefesinizi verişinize ve nefesinizi alışınıza odaklanın.
3-Bu süreçte tek tek sayabilirsiniz ama sayı 10 ile sınırlı olsun. Yani nefes alırken bir, nefes verirken iki, nefes alırken üç, nefes verirken dört şeklinde sayarak ilerleyin ve ona gelince tekrar bire dönün.
4-Zihni boşaltana kadar bu şekilde sadece nefes alışverişinize odaklanın. Eğer ki düşünceler zihninize gelirse daha önceden de bahsettiğimiz gibi üzerinde durmayın bırakın o düşünce aksın gitsin ve tekrar odağınızı nefesine getirin.
5- Eğer sayarken sayıyı unutursanız birden başlayın yine. Hatırlamaya çalışmayın.
6- Belli bir süre sonra sayarken zihin devreden çıkacak ve yukarıda bahsettiğimiz ruhsal arınıklığa ve derin farkındalığa ulaşacaksınız. Bu noktada artık saymanıza gerek yok. Sadece nefesinize odaklanmaya devam edin ama nefesinizi kontrol etmeyin.
7- Siz artık gözlemcisiniz ne nefesinize ne de hiçbir şeye odaklanmayın, o arınık anda kalın. Yine vizyonlar, uçuş hissi yaşarsanız serbest bırakın bunlara odaklanmayın. Bunları durdurmaya da çalışmayın sadece gözlemci olmaya devam edin.
8- Zaman dolduğunda gözlerinizi açın ve yukarıda bahsettiğimiz gibi bedensel olarak hareket ederek, bedeninizi hareketlendirin.
3- Bir Nesneye Odaklanmak Ve Doğa Meditasyonları
Diğerlerine nazaran bu da az kullanılan bir yöntemdir. Gözleri kapalı bir şekilde yapmak başlangıçta diğer tüm dikkat dağıtan unsurları elemine ettiği için diğer ikisi daha çok tavsiye edilir. Ama yine de bunlar da kullanılagelmiştir. Bilhassa antik zamanlarda paganlar ve şamanlar doğa vasıtasıyla meditasyonlar yapıyorlardı.
Bu aşamada odaklanacağınız bir nesneye veya doğa unsuruna ihtiyaç vardır; Bu bir mum, deniz, göl, ağaç, rüzgarlı bir tepede rüzgarın esişi, dağın tepesinde iseniz derin manzara veya uzanır vaziyette gökyüzsü olabilir.
1- Aynı adımları takip edin ve rahat pozisyonda bu nesneyi veya doğal unsuru izlemeye başlayın.
2-Önce onun yapısını gözden geçirin. Deniz ise rengini, akışını, hareketlerini, inen çıkan dalgalarını, coşkunluğunu… Mum ise, ateşin yanışını, alevin hareketlerini vs…
3-O nesne veya doğal unsurun doğasını izledikten sonra sadece o nesneye odaklanın, sadece o nesneyi izleyin. Sadece gözlemci olun, kişisel hiçbir şey olmasın sadece ama sadece o nesneyi gözlemleyin, o nesneyle bir olun.
4-Eğer düşünceniz başka bir konuya kayarsa yine serbest bırakın. Ve tekrar odaklanmaya devam edin.
5-Belli bir süre sonra zihninizdeki tüm düşünceler susacak, nesnenin ötesine geçecek ve bahsettiğimiz meditatif konuma geçeceksiniz. Bu noktada gözlerinizi kapatın ve kendinizi bu huzura bırakın.
6-Zaman dolunca gözlerinizi açın ve bedensel hareketlerle vücudunuzu rahatlatın.
4- Mandala ile Meditasyon
Mandalalar, evrenin sırlarının kutsal geometri ile şekle büründürülmüş halidir. Aynı zamanda Budist yöntemlerde meditasyon aracı ve zihni serbest bırakmak için kullanılırlar. Haliyle iki yönlü çalışırlar. Genellikle meditasyon mandalaya odaklanılarak yapılsa da, bazen mandalayı çizmek veya çizilmiş mandalayı boyamakta mandala ile yapılan meditasyon teknikleri arasında yer alır. (Çizmek ve Boyamak daha çok aktif meditasyondur)Burada yapacağınız işlem nesneye odaklanmak ile aynı.
1-Öncelikle kullanacağınız mandalada karar kılın, örneğin bu yaşam çiçeği olabilir veya yin-yang olabilir. Mandalanız basit olursa daha iyi olur. Tibet Mandalaları başlangıç için çok fazla karmaşık olabilmektedirler.
2- Bu mandalanın çıktısını alın ve karşınızda duvara yapıştırın veya odaklanabileceğiniz bir noktaya yerleştirin.
3-Derin nefes alın verin, gevşeyin ve yavaşça mandalaya bakın. Bakmak için kasmayın, gözünüzü sıkarak değil rahat bir şekilde, doğal bir şekilde mandalaya bakın.
4-Mandalayı inceleyin. Önce tamamını sonra her detayını, her köşesini inceleyin ve mandalaya dalın… Önemli bir nokta şudur; mandala üzerine “düşünmeyin” , düşünce ve yargı olmasın, sadece inceleyin. Sadece gözlemci olun.
5-Gittikçe daha da dalın, içinde eriyin ve o anda mandalanın ötesine geçecek ve zihniniz arınık hale gelecek. İşte o an yine meditasyona girdiğiniz andır.
5- Mantra ile meditasyon
Bu yöntemde kullanışlıdır çünkü bir mantrayı veya zikiri sürekli tekrarlarken belli bir süre sonra zihin susar ve yine o meditatif konuma geçilir. Bilhassa tasavvufta mevcuttur bu yöntem. Burada zikir ve mantraların iki önemli kullanım noktası vardır;1-Enerjisel amaçlı
2-Zihni boşaltmak amaçlı
Enerjisel amaçlı mantralar ve zikirlerin amacı meditatif konumdan çok, o mantranın ve zikirin enerjisel titreşimden faydalanmak ve gerekli ruhsal tesirleri üzerimize çekmektir. Meditasyon yapacaksanız lütfen başlangıçta enerjisel amaçlı mantralar veya zikirler seçmeyin.
Eğer Sanskritçe ise “Om” veya “om mani padme hum” iyidir. İslami zikir çekecekseniz “Ya Allah” yeterli bir zikirdir. Yani zihni boşaltmak amacıyla oldukça temel ve basit kelimeler kullanılmalı. Bir başka yöntem ise mantra uydurmadır. Sırf meditasyonda kullanmak üzere kafanızdan bir sözcük uydurabilir ve o sözcüğü zikredebilirsiniz.
Seçtiğiniz mantrayı sürekli zikrederek belli bir süre sonra aynı diğer yöntemlerde olduğu gibi zihni boşaltmayı sağlayacaksınız. Meditatif konuma geçtiğinizde zikri ve mantrayı bırakın, salt o meditatif konuma geçin. Yine gözlemci olun.
Mantra uydurmaya benzer bir diğer yöntem bilmediğiniz bir dilde konuşmaya çalışmaktır. Burada amaç zihni yanıltmaktır. Bilmediğiniz bir dilde hatta uydurma bir dilde sürekli konuştuğunuzda zihin ve bilinçaltı bunu algılayamaz ve bu noktada yine o meditatif konumu yakalayabilirsiniz.
Aktif Meditasyon
Bu bir teknik değil ama meditasyonun başka bir dalıdır. Aktif meditasyon, hayat içindeki bir eylem sayesinde zihni boşaltmaktır. Örgü örme kültürü yoğun yaşanan bir toplumdayız ve hani der ya bazı kişiler “ben örgü yaparken kendimi kaybediyorum, bu bana huzur veriyor” diye işte tam olarak onların yaptığı aktif meditasyondur. Örgü örererek aktif bir eylem içerisinde zihni susturmak ve rahatlatmaktır.Buna ek olarak yazı yazma veya süslü yazı yazma sanatları (hat sanatı veya şodoo – Japon kanji sanatı), resim yapma (illa resim yeteneğinizin olması gerekmiyor, zihninizi bırakın ve bir şeyler çizin kağıda), şarkı söyleme (bilhassa ilahiler), müzik aleti çalma veya zen üstatlarının çay seremonileri bunlara örnek olarak verilebilir. Mandala boyamak da özellikle çocuklar için oldukça faydalı bir aktif meditasyondur ve kanserli hastalarda da uygulanan bir tekniktir. (Bu açıdan Helga Fiala’nın Mandala isimli kitabını öneririm.) Bunların ötesinde geleneksel yoga yöntemleri, meditasyonlarla iç içedir ve aktif meditasyon için mükemmel yöntemlerdir.
Aktif meditasyonun sınırı yoktur, buradaki amaç oturarak yaptığınız meditasyonu hayatın içine yerleştirmek ve hayatla akarken her daim meditatif konumda olmaktır. Bu açıdan zen geleneği için bulaşık yıkamak ve günlük işler bile meditasyon için birer araçtır.
Zaten siz meditasyon yaptıkça, meditatif konuma girme süresi kısalacaktır. (Meditasyon süresi bu yüzden uzayacaktır. Meditatif konum zihnin arınık olduğu o andır, yarı-trans halidir. Bu hale geçtiğinizde zamansızlık boyutuna yükseldiğinizden dolayı dakikalarca, saatlerce meditasyonda kalabilirsiniz.) Başlangıçta 15 dakikada ancak meditatif konuma yani zihni susturma anına girdiğiniz halde, düzenli meditasyon yaptıkça ilk 5 dakika içinde meditatif konuma girebileceksiniz. Bu konuma geldiğinizde her an, her yerde, her şekilde meditasyon yapabilir konumda olabilirsiniz. Yürürken dahi meditasyon yapar hale gelirsiniz. Tabi size tavsiyem güvenilir ortamlarda meditatif konuma girmenizdir. Yoksa benim başıma gelen sizinde başınıza gelebilir; otobüste ayakta meditatif konuma geçtiğinizde, otobüs kapısı bana çarptığı gibi size de çarpabilir. =)
Meditasyon bu noktadan sonra hayatınızın bir parçası haline gelir ve bunlardan sonra imgeleme çalışmalarına geçiş yapabilirsiniz.
İmgeleme ve Tefekkür
Temel zihni boşaltmayı öğrendikten sonra belli bir imge üzerine meditasyon yapabilirsiniz. İşte bütün o çeşit çeşit, değişik teknikler imgeler üzerine kurulan meditasyonlardır. Onları yapabilmek için zihni boşaltmayı öğrenmek önemlidir. Çünkü zihni boşalttıkça zihni tek bir noktaya kanalize etmeyi de öğrenmeye başlarsınız ve bu da konsantrasyon yeteneği kazandırır. Unutmayın zihin nereye odaklanırsa, enerji oraya akar. Haliyle enerjiyi kontrol edebilmek için önce zihni kontrol edebilmek elzemdir.Bu noktadan sonra bir konu üzerine tefekkür yani meditasyon yapabilirsiniz. Sır içeren bir konuya odaklanarak zihninizi boşalttığınızda, zihinsel karmaşa ortadan kalkar, zihin ortadan kalkınca ötede salt ruh ve ruhun iç sesi kalır ve bu iç sesin rehberliği ile o olayın sırrına vakıf olabilirsiniz.
Pes etmeyin!
Zihni boşaltmayı denemek her şekilde oldukça zorlayıcı olabilmektedir. Bizler zaten yetiştirilirken zihni yönetmeyi öğrenmiyoruz haliyle bir çoğumuz zihin emri altında. Bir sürü düşünce kontrolümüz dışında beynimizde var oluyorlar. Şimdi siz bu zamana kadar olan bir şeyi tersine çevirmeye çalışıyorsunuz ve zihnin kontrolünü “pasif” bir eylem ile akışta olarak ele almaya çalışıyorsunuz.Haliyle başlangıçta zorlanabilirsiniz, çok sık konsantrasyonunuzu kaybedebilirsiniz. Lütfen bu süreçte pes etmeyin, çok sık dahi olsa pes etmeden, yılmadan düşüncenizi serbest bırakıp tekrardan konsantrasyonunuzu zihninizi boşaltmaya veya uyguladığınız yönteme (nefes, nesne vs.) getirin.
“Ben zihnimi boşaltamıyorum, yapamıyorum, odaklanamıyorum” veya “yapım bu olmuyor” diye bir şey söz konusu değil. Emin olun ki, zamanla, sık sık meditasyon yaptıkça, daha rahat zihni boşaltmayı gerçekleştireceksiniz. Eğer düzenli yaparsanız en az 2-3 hafta içinde bunu öğrenmiş olacaksınız, sadece sabır ve istikrar o kadar… Gerçekten sabrederseniz, zamanla ne kadar kolay olduğunu idrak edeceksiniz, bunu garanti edebilirim.
Meditasyonun Önemi
Bahsettiğimiz gibi meditasyon, hayatın stresinden uzaklaşmak ve bilhassa farkındalığı arttırmak için çok önemlidir. Zihin sizi değil siz zihni kontrol etmeyi öğrenirsiniz ve en önemlisi bu sayede konsantrasyonunuz artar ki, bu da her alanda başarılı olmanızı sağlar. Meditasyon sadece ruhsal değil bilimsel açıdan da kanıtlanmıştır, bu amaçla Burçin İvren’in Prof Dr. Nazan Aydın ile Röportajı‘nı okuyabilirsiniz.Ruhsal yolların tamamı muhakkak meditasyondan geçer. Meditasyonun olmadığı bir ruhsal gelenek mevcut değildir. Çünkü ancak bu şekilde ruhsal yükseliş mümkün olur.Meditasyonun tekniği değişir, yöntemi ve ismi değişir, zazen olur, tefekkür olur, farklı isimler alır ama özü ve amacı aynıdır. Meditasyon sırasında yarı-trans haline girilir ki bu doğrudan içsel benlikle temas etmenin yoludur, içsel benlikte evrenle temas eden kısmımızdır. Haliyle meditasyon, evrensel bilince temas etmenin yöntemidir. Zihni susturmayı öğrenmek, içsel sesi yani ruhun sesini dinlemeyi öğrenmek demektir. Daha önceden de üzerinde durduğumuz gibi “Dua etmek Tanrı’ya sormak, meditasyon ise cevabı dinlemektir.” Aydınlanmaya giden yol, meditasyondan geçer.
Yorumlar
Yorum Gönder