Ay , Güneş , Tanrı Ve Tanrıçalar Üzerine


Ay geçmişten bu güne bilinmeyen karanlık tarafıyla insanoğlunun ilgisi misliyle çekmeyi başarmış naçizane gezegenimizin biricik uydusudur . Ay , Güneşe nazaran çok daha mistik ögeler taşır özünde ve şu zamana kadar uzun çağlardan beridir  doğa tabanlı dinlerde bir çok farklı çatı altına ilahlık sıfatı yüklenmiştir . Ay karanlıktır pasif enerjidir dişildir ve pasif dediğimiz enerji aslında değiştirip dönüştüren enerjidir  ama bu karanlık yüzeysel olarak nitelendireceğimiz kötü kavramında olan karanlık değil insanın içinde olan mistik karanlıktır daha da açık bir şekilde gizemdir ve gizemlidir . Güneş ise Ay'a nazaran daha ışık doludur , aktif ve eril enerjidir , diğer bir deyişle yaratan enerjidir . Ay ve Güneşin ilahlaştırılmasına birazcık değinecek olursak Antik Kelt Paganizminde Tanrı Güneş  olarak sembolize edilir ve Güneş Tanrının yeryüzünde bedenleşmiş halidir ve  tanrıça ise bize Ay olarak gözükür yani Ay tanrıçanın yeryüzündeki bedenlerinden biri diyebiliriz. Biraz daha neolitik zaman Paganizmine girersek ki bu modern cadılık olarak bilinen Wicca da çok daha yaygındır Tanrı boynuzlu bir formdadır tanrıça ise ayın 3 evresine bürünmüş bir formdadır . Burdan kalıp Yunan paganizmine gidersek  Ana Tanrıça karşımıza toprak , dünya ve  tanrı ise karşımıza Güneş olarak çıkar. Burdan kalkıp taaaa Sümrlilere gidersek orada da Ana tanrıça Venüs olarak karşımıza çıkar . Ama başımızı alıp Japonyaya gidersek işler bahsettiğimizden tersine döner çünkü japonyada güneşe atanan bir tanrıça ve ay' a da atanan bir tanrı vardır.


İşte şimdi burada Ayın mistikliğini ve Ay tanrıçalarını bir de İndigo dergisi Efe Elmas'tan okuyalım  . 

( Alıntı adresi : https://www.gnoxis.com/t37764-kadim-ay-tanricasinin-sirri/#comment-742913)

" Karanlık ayda, karanlığın bilgeliği ve zenginliği açığa çıkar, Ayın kadim hanımı eski sırları gece ehline fısıldar. Ve büyürken ay, artar sırlar, yükselişe geçer kadim yolu hatırlayanlar. Dolunay evresinde, yükselir ruhlar, dans ederler ayın altında kadim sırrın sihriyle sarhoş olanlar. Ayın kutsaması insanların üzerine gümüşi damlalarla yağar ve kadim büyü uyanır ruhlarda sessizce yükselirken geceye doğru efsunlu fısıltılar…

Ay, Güneş’in eşi, Dünya’nın kızkardeşi, gecenin, sihrin ve bilgeliğin temsili… Kadim zamanlardan beri, Ay’ın sırrı hep aktarıla gelmiştir ağızdan ağza ve gönülden gönüle. Ay’ın sırrına vakıf olmak, en gizli iç potansiyele kulak vermek demektir, Ay’ı duymak demek geçmişin ve geleceğin döngüsünden çıkıp, gecenin en karanlığında ki bilgelik ışığını taşımak ve hatta bu ışık haline gelmek demektir. Ayla uyumlu olmak, insanın kendi doğasının en gizemli noktalarını açığa çıkarıp, onları tanımak ve bilmek, bunların ötesinde en gizemli sırlarını öğrenmek demektir.

Ay doğmuyorsa yüzüne güneş vurmuyorsa pencerene, kabahati; ne güneşte ne de ay da ara. Gözlerindeki perdeyi arala. – Mevlana

İşte bu yüzden Ayın sırrı çok derindir, işte bu yüzden binlerce yıldır kadim gelenekler Ay Anne’nin sırlarını duymayı öğrenmeyi nasihat ederler. Ama her yiğidin harcı değildir gece ehli olmak ve ayın kadim sırrına karışma ve korkmadan karanlığın içine dalmak. Ancak ruhu daha ötesini merak eden cesur insanlar bu yola girmeye cesaret eder ve bu cesaretin ödülü ise kadim sırları öğrenmektir. Peki siz Mater Luna’nın rehberliğinde kadim karanlığın dehlizlerinde kendinizin en derin sırlarını keşfetmeye hazır mısınız?

Ay Tanrıçası’nın sırları

“Herkes ay gibidir ve herkesin hiç kimseye göstermediği bir karanlık tarafı vardır” Mark Twain

Tanrıça serilerinde daha önce Ay’a bolca değindik, ayın öneminden ve Yaratıcı’nın yaratımında ki dişil prensip olan Tanrıça’nın zuhur etmiş görüntüsü olduğundan bahsettik. Bu yazıda, Ay’ın sırlarının derinliklerine ineceğiz. Ay, eskilerin tabiri ile “ay anne” veya “ay tanrıçası”, yaydığı sihirli ışığıyla ruhları besler ve kişiye aynalık eder.

Hepimiz yin ve yang enerjileri olduğunu biliriz, yang eril enerjiyi, yin ise dişil enerjiyi temsil eder. Yang yani eril enerji beyazla temsil edilir çünkü beyaz yansıtıcıdır, dışa dönük, yaratan, başlatan enerjidir. Yin ise siyah ile temsil edilir çünkü alıcı, içe dönük, değiştiren ve devam ettiren enerjidir. İşte bu temel yin ve yang enerjiler yani eril ve dişil enerjilerin doğrudan fiziksel tezahürlerini ay ve güneşte görürüz. Yalnız bu enerjilere daha spesifik isimler verilir, Güneş’in yaydığı saf eril enerjiye solar enerji, Ay’ın yaydığı saf dişil enerjiye lunar enerji denir.

Solar enerji yani Güneş’in yaydığı eril enerji, yaşam enerjisidir, şifalandırır, yaşam verir, bilinci güçlendirir, Lunar enerji yani Ayın yaydığı dişil enerji ise oldukça mistiktir, sezgileri arttırır, eskilerin tabiriyle sihirlidir ve büyü enerjisini arttırır (düşüncelerle daha kolay evreni etkileme), bilinçaltını besler veya açığa çıkarır. Solar enerjiyi bilincin üst katmanı dersek, Lunar enerji bilinçaltıyla alakalıdır.

Bu yüzden esasında ayın sırları aynı zamanda bilinçaltımızın sırları demektir. Ay’da bahsettiğimiz karanlık, kötü manasında değil, gizli, keşfedilmeyi bekleyen, bilinmeyen manasındadır ve bilinçaltı tam olarak böyledir. İşte Ay’ın tesirleri aynı zamanda bilinçaltımızda olan yani karanlık tarafımızda ki sırları, hazineleri de keşfetmektir.Unutmayın, hazineler her daim toprağı altında, karanlıkta gizlidirler! Ama bu cesaret ister, çünkü bu aynı zamanda kabul etmek istemediğimiz, geçmişe attığımız kusurlu yanlarımızı da kabul etmek ve keşfetmek demektir. Bu gizemli karanlık yani bilinçaltımızın derinlikleri, bizim gizli hazinelerimizi ve özel yetilerimizi sakladığı gibi, korkunç yaratıklarımızı ve canavarsı de saklar yani derin acı ve travmalarımızı, derin cinsel dürtülerimizi, fantezi dünyalarımızı, geçmişe ait bastırdığımız hisleri… İşte bu yüzdengece ehli olmak zordur yani karanlığın derinliklerine inmek cesaret ister. Kadim Ay’ın sırrı bize bunu anlatır ama bunu anlatırken Ay Anne bize elinde ki yönlerimizi meşaleyle yani ayın ışığıyla, karanlığın ışığıyla yol gösterir.

Bu yüzden karanlık tanrıça olarak resmedilen ve ayla ilişkilendirilen Hecate bir meşale taşır. Ay anne bize, elinde ki ışıkla, kendi karanlığımızın sırlarını keşfederken bize yol gösterir. Nereye gitmemiz gerektiğini, en derin korkularımızın nasıl aslında basit şeyler olduğunu, umursamadığımız olayların bizi ne kadar incittiğini ve gizli benliklerimiz arasında nasıl yetenekler sakladığımızı bize kadim ışığıyla gösterir. Bu ışık bahsettiğimiz gibi karanlığın ışığıdır.

Işık, eskilere göre iki türlüdür aydınlığın ışığı (Tanrısal ışık, güneş) ve karanlığın ışığı (Tanrıçasal ışık, ay), Bu ikisi arasında bir dönüş vardır. Güneş yerini Ay’a, zamanı gelince de Ay yerini Güneş’e bırakır. Aydınlık ve Karanlık yani bu iki derin bilgelik, birbirini tamamlar ve içlerinde birbirlerini taşırlar, Güneş içinde karanlığı, Ay ise aydınlığı, ışığı taşır ama zıtlıktan dolayı bunlar bir araya gelemezler. Güneş indiğinde Ay çıkar ve Ay indiğinde Güneş belirir… Tasavvufta buna kavuşamayan iki sevgili benzetmesi yapılır. Aslında onlar kavuşur, ama gökyüzünde değil, İnsan ruhunun derinliklerinde. Bizler güneşten ve ay anneden aldığımız enerjileri ruhumuzda bütünleyerek, onların bilgeliğini içimizde tamamlarız ve kendi keşfimizi yaparız." 



Burada benim acemice yazımın haricinde Ay ve Güneşi daha profesyonelce incelemiş olduk . Ve bu kısımda konuya kısa bir ara verip  özellikle yukarıda bahsi geçen Yol Gösteren Tanrıça Hecate'ye detaylıca değinmek istiyorum . 


Hecate Üzerine 

Hecate titan soyundan geldiği savunulan Artemise benzeyen bir tanrıçadır . Detaylı alıntıyla şöyle bir inceleyelim .


"Mitolojide Zeus’un titanlarla olan savaşında Hekate, titanların soyundan gelmesine rağmen Zeus’a yardım etmiştir. Bu yüzden Zeus savaşı kazanıp başa geçtiğinde Hekate’nin güçlerine dokunmaz. Zeus gökyüzünü, Poseidon denizleri, Hades yer altını yönetirken; Hekate bu üç dünya üzerinde de iradesini hakim kılmıştır.

Hekate’nin adı 125-180 yılları arasında yaşayan Romalı filozof Lucius Apuleius’un Dönüşümler adlı kitabında şöyle anılır:

“Ben her şeyin doğal annesi, bütün öğelerin sahibesi ve yöneticisi, bütün dünyalarda insan neslini başlatan, kutsal güçlerin reisi, cehennemdeki her şeyin kraliçesi, cennette yaşayanların önde geleniyim. Bütün Tanrıların ve Tanrıçaların göründüğü tek biçim benim. Gökyüzünün gezegenleri, denizlerin bütün rüzgarları, ve cehennemin acıklı sessizliği benim irademle idare edilir. Tüm dünyada değişik biçimler, farklı gelenekler ve birçok adlar altında anılan benim adımdır, tapınılan benim kutsal varlığımdır.

İnsanların ilki olan Frigler bana Pessinus Tanrılarının anası, kendi topraklarından çıkan Atinalılar Minerva, denizle çevrilmiş Kıbrıslılar Venüs, yay taşıyan Giritliler Diana, üç dil konuşan Sicilyalılar korkunç Proserpine, Eleusisliler eski Tanrıçaları Ceres, bazıları Juno, başkaları Bellona, başkaları Hekate, Ramnusie, her türlü eski öğretinin ustası olan ve bana doğru dürüst törenlerle tapınan Mısırlılar beni doğru ve en eski adımla Kraliçe İsis diye adlandırırlar.” 2

Eserde Hekate’nin ana tanrıça özelliğine vurgu yapılır. 12 Olimposludan biri olmaması, daha eski dönemlere, titanlara kadar uzanan bir soyu olması Hekate ile ilişkilendirilen ana tanrıça kültünün ne kadar eski olduğunu gösterir. Üç dünyaya hakim olması bütün doğaya, doğanın bütün planlarına hakimiyetinin göstergesidir.

Yeraltı dünyasına hakimiyetini Persephone mitosunda görürüz. Persephone, Hades tarafından yer altı dünyasına kaçırıldığında Demeter bütün dünyada kızını aramış ama bulamamıştı. Kızını bulabilmesi için Demeter’e her şeyi gören güneş tanrısı Helios ile konuşması gerektiğini söyleyen Hekate idi. Helios Demeter’e kızının Hades tarafından yer altı dünyasına kaçırıldığını söylemişti. Daha sonrasında Zeus ile Hades’in yaptığı anlaşma gereği Persephone’nin Hades’in yanına altı ayda bir her gidişinde ona arkadaşlık eden ve yer altı dünyasında yol gösteren Hekate olmuştur. Hermes dışında üç dünya arasında dolaşabilen tek kişidir.

Antik Grek vazolarında Hekate yanında köpeklerle resmedilmiştir. Dişi köpek ve dişi kurt Hekate’nin sembollerindendir. Köpekler gece uluduğu zaman Hekate’nin dolaşmaya başladığı söylenir.

Hekate çoğunlukla üçlü formda, aynı kaide üzerinde sırt sırta vermiş üç heykel olarak tasvir edilmiştir. Bu üçlü yapısından dolayı Romalılar ona Trivia demişlerdir. Trivia’nın kelime anlamı ‘üç yol’dur. Yol ayrımları, kavşaklar, girişlerle ilişkilendirilmiştir. Antik dönemlerde yol ayrımlarında Hekate’nin heykelleri bulunurmuş. Hem ev girişlerinde hem de şehir girişlerinde bulunan Hekate heykellerinin kötü ruhları uzakta tuttuğuna inanılırmış.

Hekate’nin kelime anlamı hedefi vuran, seçim yapandır. Hayatta seçim anı geldiğinde doğru kararları verebilmeyi simgeler. Üçlü formda ellerinde meşale, anahtar, yılan (bazen hançer) vardır. Bu sembollerin arkasında seçim yapma yatar. Meşale, Hekate’nin ruhların yol göstericisi olduğunun, karanlıklarda ışık tuttuğunun göstergesidir. Anahtar, yer altı dünyasının ve gizemlerin anahtarını elinde tuttuğunu gösterir. Zehirli yılan veya hançer ise hayatta yanlış kararlar aldığımızda bizi bekleyen sonu simgeler. 3



Hekate’nin meşaleleriyle aydınlattığı yolda yürümeyi de seçebiliriz, anahtarlara sahip olup kapıları açmayı da. Zehirli yılan tarafından sokulmayı da tercih edebiliriz. Burada önemli olan bütün bunların bizim seçimlerimiz sonucu meydana geldiğidir. Hangi kararları verirsek, onların sonucunu yaşayacağız. Yaşamımız yaptığımız seçimlerin sonuçlarından oluşur. Bu yüzden fiziksel olarak eyleme geçmeden önce zihinsel planda aldığımız kararların niteliği çok önemlidir.

Sınırlara, girişlere heykelleri konan Hekate’nin koruyuculuğu sadece fiziksel anlamda değildir. Zihinsel olarak, zihnimize kötü düşünceleri, olumsuz düşünce formlarını almamakla ilgilidir. Zihnimize girmesine izin verdiğimiz olumsuz düşüncelerin sonucu aldığımız kararlar yüzünden, zehirli yılanla karşılaşmak tamamen bizim sorumluluğumuzda olan bir durumdur. Ne ekersek onu biçeceğiz. Hekate’nin temsil ettiği şeylerden biri evrendeki etki tepki yasasıdır. ‘Ne istediğine dikkat et, gerçek olabilir.’ sözü Hekate’nin elindeki zehirli yılanı hatırlatır. Zamanında olumlu düşüncelerle iyi tohumlar ekersek, önümüze çıkan kapıları açacak bir anahtara sahip olabiliriz.

Anadolu uygarlıklarından Karyalılar, Hekate’ye büyük önem vermişlerdir. Karya kralı Hekatomnos’un adının anlamı: “Hekate Tapınağı hizmetkârı” dır. Günümüzde Muğla ilinin Yatağan ilçesi yakınlarında bulunan Lagina antik kentinde Hekate tapınağı bulunmaktadır. Bu tapınak dönemin dini merkezlerinden biri olmuş, uzun süre ibadete açık kalmıştır. Gerçekleştirilen törenlerin en büyüğü M.Ö. 2.yy.dan itibaren her yıl yapılan Hekatesia töreni idi. Diğer bir adıyla “anahtar taşıma festivali”nde tapınağın anahtarı, bir alay halinde yürünerek, yakındaki başka bir antik kent olan Stratonikeia’ya götürülür ve geri getirilirdi. 4

Aynı zamanda başında hilalle resmedilen Hekate, Ay’ın son dördün fazı ile ilgilidir. Astrolojide yeni aydan dolunaya kadar olan süreçte yeni tohumlar ekilir, yeni başlangıçlar yapılır. Dolunayda bu sürecin sonucu görülür, nelerin doğru nelerin yanlış yapıldığı dolunayın parlak ışığı altında gözler önüne serilir. Dolunaydan yeni aya kadar olan süreçte ise görülen sonucun değerlendirmesi yapılır. Karar alma ve seçim yapma zamanıdır. Burada alınan kararlar ve yapılan seçimler bir sonraki yeniayda başlanacak olan işlerin niteliğini belirler. Bu değerlendirme ve seçim yapma süreci Hekate ile simgelenmiştir. 5



Hekate’nin Ay ile bağlantısı hakkında hanımefendi filozof Blavatsky, şunları söylüyor: ’Nasıl Artemis gökyüzündeki Luna ve Grekler için Dünya’da çocuk doğumunu ve hayatı yöneten Diana idiyse, Mısırlılarda sihir ve büyüyü yöneten cehennemdeki ölüm tanrıçası Hekat (Hekate) idi. Dahası, üçlü bir yapıya sahip olan Ay’ın kişiselleştirilmiş hali olarak Diana-Hekate-Luna birdeki üçtür. O Diva triformis, tergemnina, triceps- bir boyundaki üç baştır, aynı Brahma-Vişnu-Şiva gibi. Bu yüzden, her zaman bütünüyle eril olmamış üçlememizin prototipidir. Haftanın yedi günü, kökenini dört kere yediyi içeren 28 günlük Aysal takvimden alır, her yedilik bölüm Ay’ın bir çeyreği tarafından sembolize edilir.’6

Hekate’nin üçlü formu; genç kız, anne ve yaşlı bilge kadın olarak kadınlığın üç aşamasıyla da ilişkilendirilmiştir. Özellikle Keltlerde büyüyen ay genç kız, dolunay anne ve küçülen ay yaşlı kadın olarak tasvir edilmiştir. Antik dönemlerde öğrenilen yaşam tecrübesini aktarmayı ve bilgeliği temsil eden yaşlı kadın, ortaçağda cadıya dönüştürülmüştür. Pagan inançlarını ve özellikle Ana Tanrıça kültünü yok etmek isteyen kilise, bilge kadını cadı ilan ederek ona savaş açmıştır. Yeraltı dünyasıyla bağlantısı olduğu için Hekate, ortaçağda büyücülüğün ve karanlık güçlerin tanrıçası olarak kötülenmiş, anlamı yozlaştırılmıştır. İngilizcede cadı anlamına gelen ‘witch’ kelimesinin kökeni, bilge anlamına gelen ‘wise’ kelimesine dayanır. 7

Günümüzde Hekate’nin isminin pek bilinmemesi, bilenlerin de kötülükle ilişkilendirerek yanlış bilmesi, ortaçağda gerçekleşen yozlaşmanın sonucudur. Oysa Hekate’nin sıfatları arasında Koruyan, Yolda Olan, Anahtarların Sahibi, Işık Getiren, Kavşaklarda Olan, Kurtarıcı sayılabilir. 8


KAYNAKLARhttps://tr-tr.facebook.com/paganizmturkiye/photos/hekatemitolojide-zeusun-titanlarla-olan-sava%C5%9F%C4%B1nda-hekate-titanlar%C4%B1n-soyundan-gel/599179023456862/) 

1.Hesiod, Teogoni, çev. Evelyn-White, sayfa 404

2.Apuleius, Metamorphoses, Onbirinci Kitap

3.Spathori, E. , Greek Mythology, sayfa 89

4.Büyüközer, A. , ‘Lagina Hekate Tapınağı’nın Matematiksel Oranları’ Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Ana Bilim Dalı, 2006

5.Forrest, S. , The Book of the Moon, sayfa 102

6.Blavatsky, H. P. , Secret Doctrine, Cilt 1, sayfa 347

7. Wilshire, D. , Virgin Mother Crone: Myths and Mysteries of the Triple Goddess, sayfa 213.

8.Johnston, S. , Restless Dead, sayfa 207

Yazımıza bir Hecate arası aldıktan sonra Ayın  mistikliği ile yolumuza devam edelim . 

"İzin ver Diana’nın orman sakinleri olalım, gölgenin beyleri, Ay’ın sadık hizmetkarları olalım. Shakespeare"

Ay, saf yin enerjisinin yani dişil enerjinin, kaynağı olduğunu söylemiştik gecenin ışığıdır zira karanlıktır, Güneş ise saf yang enerjisinin kaynağıdır yani eril enerjinin kaynağıdır, gündüzün enerji kaynağıdır, aydınlıktır. Bir verici ve yaratıcı enerji olan Güneş, kendi sonsuz enerji kaynağını kendi “yaratır” ve bunu hem Dünya’ya hem Ay’a verir. Pasif dişil enerjinin temsili olan Ay ise bu enerjiyi absorbe eder ve “yansıtır”. İşte Güneş ve Ay’ın genel doğası bize yin ve yang enerjilerinin oldukça fiziksel yansımaları olduğunu gösterir. Eskiler bu bilgelikleri keşfetmişler ve yin enerjisinin bilinci olan Tanrıça’nın benliğinin Ay’ın enerjisinde olduğunu keşfetmişlerdir, bu yüzden Ay’ın doğrudan Tanrıça’nın bir sureti, görüntüsü olduğunu derinden hissetmişlerdir.

Tanrıça, kendini Ay’ın suretinde gösterir.

Bu yüzden Ay tanrıçası aynı zamanda öz Tanrıça enerjisini temsil eder. Çünkü tanrıça üç yüzlüdür, bakire, anne ve yaşlı bilge kocakarı. Bunun gibi Ay’da üç yüzlüdür, hilal, dolunay ve karanlık ay. Bu yüzden ayın döngüleri tanrıçanın döngülerini temsil eder. Eskiler Ay ile çalışmanın Tanrıça ile doğrudan iletişim kurmayı sağladığını ve Tanrıça’nın Ay’ın bilincinde ve sırrında saklı olduğunu biliyorlardı. Haliyle Ay, kendi başına bir tanrıça olarak kabul edilir ve bu yüzden Ay anne ya da Ay Tanrıçası olarak adlandırılır.

Ay anne aynı zamanda aşuktur. Güneş ise maşuk…

Güneş ışığını yayar ve Ay anne Güneş’in ışığını alır, Güneş eril prensip olarak yaymakla görevlidir, Ay ise dişil prensip olarak bunu dönüştürmek ve alıp yansıtmakla. Bu yüzden tasavvufi benzetmelerde Güneş maşuk yani aşık olunan, Ay anne ise aşık olandır. Çünkü Ay ışık için Güneş’in peşinde koşar ve onun ışığı olmadan parlayamaz, Ay’ın ölümün derin doğasından yaşamın doğasına geçişini Güneş sağlar. Hatta Mevlana Şems-iTebrizi Güneş’e kendisini ise Ay’a benzetir. O’nu kendisini aydınlatan veya aydınlanmasına vesile olan Güneş (zaten Tebrizi’nin Şems olarak anılması da tesadüf değildir, şems güneş demektir) kendisi ise bu ışığı alan ve gönlünde Allah aşkına dönüştürerek insanlığa yayan, gecenin sert koşullarına merhamet, şefkat ve sevgi ışığını tutan Ay gibidir. Şems, sert, rasyonel ve dikte edici bir yapıya sahipken, Mevlana duygusal ve aşkınlık halinde ki bir yapıya sahiptir. Burada dahi Ay’ın ve Güneş’in bilgeliği mevcuttur. Şems-i Tebrizi’nin, Makalat’ında şöyle geçer; “Bu Mevlana Ay’dır; benim varlığımın güneşine gözler erişemez. Ancak Ay’a erişebilir. Işığının ve aydınlığının son derece parlaklığından dolayı gözler Güneş’e bakamaz. O Ay Güneşe erişemez ama Güneş Ay’a yetişebilir.”

Ay denklikleri

Yüce Annenin kelimelerini işit, ki o, kadim olan Ay anne anılır farklı isimlerle; diana, Luna, Selene, Artemis, İsis, Astarte, Melusine…

Ay’ın enerjisini temsil eden bazı denklikler önem arz eder. Burada bazı temel denklikleri veriyoruz. Burada ki metal, taş, bitki ve semboller Ay’ın enerjisini taşırlar ve Ay’ın sihrini yani enerjisiniz (Lunar enerji) çekmemize, Ay anne ile iletişime geçmemize yardım ederler.

Günü: Pazartesi (Monday; moon-day; ay günü)

Metal: Gümüş , platinyum, itriyum

Bitki: Yasemin, lavanta, sandal, mür, biberiye, pelin otu, su teresi, zambak, gündüz sefası, kedi otu, kedi nanesi, söğüt, okaliptus, kafur, lotus

Taş: Ay taşı, beril, aleksandrit, ayna camı, dağ kristalleri

Karşılıkları: Sezgiler, Mİstizm, Vizyon (durugörü), rüyalar, duygular, hayal ve düşler, kadın, tanrıçalar, doğum, reenkarnasyon, astral seyahat, değişim (transformasyon), sihir, bilinçaltı

Sayıları: 3, 9 (kabalistik karşılığı), 81, 369(Sihirli karesi), 3321 (Her daim 3’ün katları)

Elementi: Su, (bazı kaynaklara göre havada dahildir)

Sembolleri: Gümüş kase, Tavşan (nedenine Tanrıça’nın sembollerinde değinmiştik), kedi (kediler Ay’ın yaratıklarıdır, ayın enerjisiyle doludurlar. Bu yüzden ay ile kediler arasında doğrudan bağlantı vardır), geyik, baykuş

Meleği: Cebrail

Tanrıçaları: Diana (roma), Luna (Roma), Selene (yunan), Artemis (yunan), İsis (mısır), Bastet(mısır), Hecate (Anadolu-yunan), Tivs (etruskan), Enzu (Sin) (etruskan), Varuna (hint), Uma (hint), Danu (irlanda), Cerridwen (kelt) (Binlerce ay tanrıçası vardır, bazıları doğrudan Ay’ın hanımı olarak isimlendirilirken bazıları ay’la ilişkili olarak farklı anılır. Ay Anne veya Ay tanrıçası aslında daha bütüncül olarak ele alınır pagan geleneklerde. Farklı suretlere bölünse de, özü aynıdır bu yüzden genel bir isim kullanılır genelde)

Müzik Aletleri: su sesi çıkaran çalgılar, Ziller, mandolin, kabak çıngarağı, ney, arp, üçgen

Ay kültü

Ay kültü neredeyse her kadim gelenekte ve eski kültürde yer edinmiştir. Ay Tanrıçası ve onun kızlarıyla oğullarının yöntemini belirler. Güneş ve Ay kültü birbirini tamamlayan iki unsurdur. Güneş kültü dışa, Ay kültü içe dönük çalışmalar bütünlüğü taşır. (Eski Mısır’da İsis ve Osiris inisiyasyonu şeklindedir bu süreç) Ay kültünde sezgiler, içgüdüler ve akışkan ritüeller ön plandadır. Teorik bilgiler söz konusu olmakla birlikte, Ay kültünde teorik bilgiden çok sezgisel bilgi ön plana çıkar, ki buna kehanet pratikleri de dahildir. Kehanet pratiği derken sadece gelecek bilgisi olarak anlaşılmamalı, bilinmeyen sırları vizyon, görü ve çeşitli teknikler -tarot, suya bakma vs.- ile öğrenme sanatı olarak farz ediyorum. Kişi iç sesini dinler ve içinden geçeni yapar. Bu yüzden Ay ışığı altında eskiler dans ederdi ve içlerinde ki potansiyeli, bilinçaltlarında ki hazineyi bir trans haliyle dışarı çıkarırlardı.

Işığımı parlattığımda gecenin en karanlık saatinde,açın kalbinizi ve bakın gökteki suretime. Ben Ayın hanımı, unutulmuş sırları bahşedeceğim size- Ma

Ay kültünün bulunduğu özel ezoterik oluşumlar ve merkezler olmuştur tarih boyunca. Örneğin İtalya’da Stregheri’lar arasında bir dönem ciddi şekilde yoğunlaşan Diana kültü veya Teselya’da bulunan Ay kültü buna örnektir. Burada onlara uzun uzun değinme olanağımız yok ama Teselya kültürüyle özdeşleşmiş eski bir gelenekten bahsetmemiz önemlidir.

Ayı Aşağı Çekme (Drawing Down The Moon)

Teselya’nın büyülü sözleriyle,yıldızları, Ay’ı indirmişti göklerden. – Iambus

Ayı aşağı çekme ritüeli, Ay kültünün en eski ve en kadim ritüellerinden biridir. Bu ritüel ancak ezoterik inisiyasyonun en üst seviyesine gelmiş (coven sisteminde yüksek rahibe) bir “bayan” tarafından yapılırdı.

Ay kültü bahsettiğim gibi, ezoterik öğretinin iki önemli kolundan biridir. Bir diğeri ise güneş kültüdür. Karma ezoterik geleneklerde güneş ve ay kültü birlikte inisiyasyon sürecine girenlere öğretilirdi. Bunun için önce Ay kültü öğretilir sonra Güneş kültüne geçilirdi. Bazı ezoterik gruplarda ise bayanlara ay kültü, erkeklere güneş kültü odaklı bir ezoterik eğitim verildiğini görüyoruz.

Antik mısır’da ay ve güneş kültü kendini İsis inisiyasyonu ve Osiris inisiyasyonu olarak göstermiştir. Ay kültünde öğrenci içgüdülerine öğrenmeyi, sezgilerini dinlemeyi ve yüksek Aysal sırlar vasıtasıyla bilinçaltının derinliklerine yolculuk etmeyi öğrenirdi. Bu Ay kültünde en üst derece ritüellerden birisi ise Ayı Aşağı Çekme ritüelidir.

Bu ritüel uygulandığında yapan cadıların bembeyaz olduğu, toprağın üzerine Ay suyu denen köpüğümsü sıvıların toplandığı (ki bu sonra iksirlerde kullanılırdı), bu ritüel ile gerçekten Ay’ı kontrol edebileceklerine inanılmıştır. Bu ritüel sırasında, inançlara göre teselyalı kadınlar Ayı aşağı çektikleri için ürkütücü bedeller ödemektediler örneğin çocuklarını veya gözlerini kaybetmek gibi.. Hatta Ay tutulmaları da bu ritüele bağlanmıştır.

Elbette bu söylenceler, bu geleneğin ezoterik yönünü bilmeyen ve sadece halk arasında konuşulan bilgilerden, dedikodulardan öte gelmektedir. Ritüelin asıl amacı ise bilindiği üzere Ay’ın enerjisiyle tamamen dolup, Tanrıça’yı bedenen kabul etmektir. 


Ey sevgili, yemin etme sakın Ay üzerine,Dairesel yörüngesinde her ay sürekli değişen Ay gibi,

Senin de değişken olmasın aşkın diye

-Shaekspeare, Romeo ve Juliet

Ay’ın döngüleri değindiğimiz gibi Tanrıça’nın döngüleridir ve bu yüzden bu döngüler kutlanırken büyük önem verilir. Güneş ile sembolize edilen Tanrı, ölür ve dirilir. Elbette bu ölüm bir yok oluş değildir lakin Tanrı’nın değişim süreçleri yoktur çünkü Güneş değişmez ve sabit bir döngüye sahiptir. Ama kış aylarında Dünya’dan uzaklaşır ve ısısı azalır, yaz aylarında ise yaklaşır ve ısısı artar. İşte bu evrensel döngü, yukarıda olan aşağıda olan yasasında da söylendiği gibi, Tanrı’nın sürecidir. Kış sürecinde Tanrı’nın Tanrıça’nın rahmine geri döndüğü düşünülür ve 21 Aralık Yule günü ise Tanrıça’nın rahminden doğarak yine eril sürece gelmesi kutlanırdır. (Hristiyanlığa bu Noel olarak yani İsa’nın doğumu olarak geçmiştir zira İsa’da güneş ile sembolize edilir).

"Tanrıça için en yüce sembolümüz aydır; ki o üç farklı açıdan kadınların yaşamındaki üç aşamayı yansıtır ve ayın büyüyen ve küçülen ay döngüleri kadınların menstrüel döngüleriyle örtüşür. – Carol P. Christ"


Ama Ay böyle değildi… Ölmüyordu, enerjisi azalmıyordu, yok olmuyordu, uzaklaşmıyordu sadece ama sadece sürekli değişiyordu. Aynı bayanların bedenleri gibi… İşte Tanrıça’nın değişimlerinin Ay’ın değişimlerinde görülmesi bundandır. Tanrıça’da hilalde bakire formundadır ve dolunayda Anne formuna geçer, karanlık ayda ise yaşlı bilge-kocakarı formuna yani karanlık tanrıçaya dönüşür. Bu yüzden her ay döngüsünün özel bir anlamı vardır ve buna esbat denir. (Esbatlar iki türlüdür birinci Dolunay ve Karanlık ay ve diğer süreçlerdir, ikincisi ise her aydaki dolunaya varklı bir isim verili, o dolunaylarında ritüel ve gelenekleri farklıdır. Örneğin Ağustos ayında ki dolunaya genelde Balık Ayı denirdi çünkü balık avlama sezonu açılırdı, bu yüzden su ile ilgili çalışamalar yapılırdı ya da Ekim ayındaki dolunaya hasat ayı denirdi çünkü bu süreçte son hasatlar yapar hatta bazen dolunay süreçlerinde gecenin sonlarına kadar hasat yapılırdı, bu da ayrı bir ritüel havasında gerçekleştirilirdi. Bunlara uzun uzun denimeyeceğimiz için sadece dipnot olarak geçiyoruz. Asıl bizi ilgilendiren Ayın döngüleri. Döngülerin zamanlarına girmiyorum uygun bir “ay takvimi”nden bu süreçleri takip edebilirsiniz.

Hilal : Hilal kısa süren bir süreçtir. Karanlık Ay’dan sonra yaşlı koca karı tanrıça, yeni bir döngüye girer, saflaşır ve Bakire Tanrıça olarak hilal sürecinde karşımıza çıkar.

Bereket, sevgi ve neşenin ve umudun sürecidir. Bu süreç bir tür yenilenme ve büyüyen ay devresinin başlangıcı olduğu için yaratmak istediğimiz süreçler için uygun bir gündür. Artemis bakire tanrıça olarak hep hilal ile sembolize edilir. Bakire Tanrıça’nın özelliği cinsel ilişkiye girmemiş olmasından çok, masumiyeti, saflığı ve bağımsızlığı ile alakalıdır. Dişil enerji daha zayıftır ve eril ile dengelidir. Haliyle bu tarz çalışmalar için uygundur. Yeni iş fırsatlar, yeni başlangıçlar değişimler yaratma, hayvanlarla ilgili çalışmalar, duygulardan arınma, dişil enerjiyi eril ile dengeleme ve yeniliklere niyet etme için güzel bir süreçtir. Ayrıca bu süreç neşe dolu bir süreçtir ve umudu taşır, geleceğe dair umut ve neşeyle yürümek için uygun çalışmalar yapılabilinir.

Büyüyen Ay Süreci – İlk dördün : Hilal ile Dolunay arasındaki sürece büyüyen ay süreci denir. Büyüyen ayda lunar enerji giderek artar. Bu süreçte hayatınıza yeni şeyleri çekmek ve çağırımlar gibi çalışmalar uygulanır. Ayrıca hayatınızda var olan bazı şeyleri (duygular, para, iş durumu, spiritüellik vs.) geliştirmek içinde büyüyen ay süreci seçilmelidir. Çünkü büyüyen ay aynı zamanda hayatımızda ki dilek ve olaylarında büyüyüp gelişmesini sağlar. Ayrıca girişimlerde cesaret içinde faydalıdır.

İlk dördün yarım daire şeklinde ayın gözükdüğü süreçtir (D harfi gibi). Bu süreçte büyüyen ay gibi gelişme ve büyüme ile alakalıdır. Motivasyon, şans çalışmaları, yeni arkadaşlıkalr kurmak veya mevcut olanları güçlendirmek, ilişkileri sağlamlaştırmak için yapılacak çalışmalar açısından uygundur.

Şişkin Ay Devresi Önemli değişimlerin yapılabileceği bir süreçtir. Bu süreçte her şey durgunlaşmış gibi gelebilir veya hissiyatlarda bir durgunluk olabilir, bu durumda sıkıntı yapmayın. Gebelik süreci gibidir zira Büyüyen ay sürecinde ki şişkinlik devresinde Bakire Tanrıça artık hamiledir, sabır ve bekleme sürecidir. Daha çok dolunay sürecinde yapılacak planlarla haşır neşir olunur. Sabır çalışmaları için uygundur. (Küçülen Ay sürecinde ki şişkinlik evresinde ise yine bir sakinlik söz konusudur. Ay döngüleri büyüyen ve küçülen Ay devrelerinde kendilerini tekrar eder.)

Dolunay : Dolunay süreci artık Tanrıça’nın kozmik anne formunda olduğu ve lunar enerjinin hat safhaya yükseldiği süreçtir. Bu noktada enerji çok yükselir ve her tür çalışma yapılabilinir. Dolunay auraları besler ve insanların içsel enerjilerini güçlendirir. Ayrıca sezgiler, hisler ve durugörü gibi duyular dışı algılamalar daha da güçlenir, bu tarz görü ve sezgi çalışmaları için de idealdir. Mutlaka meditasyonla, çeşitli ritüellerle veya görü çalışmalarıyla geçirilmeli ve Dolunay’ın enerjisiyle bütünleşilmesi gereken bir süreçtir. Sağlıktan, işe, bilgelikten, ruhsallığa, ilişkilerden, değişim ve yaratımlara ve korunma (varlıklar, kazalar, insanlar, negatif enerjiler vs.) çalışmaları dahil her konuda çalışma yapılanabilinir.

Küçülen ay – Son dördün Ay artık küçülmektedir. Tanrıça yaşlanmaya başlar ve bereketli doğurganlık sürecinden yavaşça karanlık-ölümsel sürece geçer. Bu sürede hayatımızda küçülmesini istediğimiz şeyler için çalışmalar yapılır. Örneğin hastalığın küçülmesi, zarar veren kişilerin azalması, çok yeme gibi hayatımızda “çok” ollupta bize zarar veren davranışların azalması gibi süreçler için çalışma yapılır. Ayrıca anlayış sağlama, hak arama, olaylara farklı açıdan bakma açısından faydalıdır.

Karanlık Ay veya Yeni Ay

"Işıklar sönmüşse ve karanlıksa; ona da aldırma, ay ışığını seyret. Mevlana"

Bu süreçte Dünya’dan Ay gözükmez (karanlık tarafı gözükür). Ay takviminde “yeni ay” diye adlandırılan süreçtir. Burada çok önemli bir noktaya parmak basmak zorundayız. Yeni ay deyince belli bir kesim hilal ile karıştırıyor. Ay takviminde geçen yeni ay, karanlık ay sürecidir hilal değil. Bu yüzden başlangıçları değil sonlanmaları temsil eder. Yeni şeyler için değil hayatımızda bitmesini istediğimiz şeyler için çalışmalar yapılır.Tanrıça artık siyah pelerinini kuşanmış ve yaşlı bilge kocakarı formundadır. Kadim efsunların, mistizmin, öte alemin, ruhların ve daha nice gizli, sır dolu bilgelikleri fısıldamaya başlamıştır. Karanlık ay’da her çalışma yapılmaz. Burada Tanrıça ölmez ama Tanrıça’nın Karanlık yüzü ortaya çıkar. Karanlık kötücül anlamda değildir, karanlık bilinmeyen ve tamamen manevi aleme dair olandır. Karanlık ay hayatımızda istemediğimiz şeyleri defetmek için ve bahsettiğimiz üzere hayatımızda bitmesini istediğimiz, sonlandırmaya niyet ettiğimiz şeyler için çalışma yapılır. Bağımlılıklardan kurtulma, gereksiz insanları, olayları ve travmaları geride bırakma zamanıdır. Kişinin içe dönüp bilinçaltını sorgulaması gerekir çünkü Karanlık ay bilinçaltının da derin karanlık sırlarını temsil eder. Karanlık ay da yapılacak meditasyonlarda bilinçaltımızda ve içsel derinliğimizde gizli kalmış yön ve duyguları keşfe çıkarız. Ayrıca yıkıcı enerjilerle de alakalıdır. (Yıkımında yeniden üretimin bir parçası olduğunu unutmayalım.) Sessizlik önemlidir bu günde, sükunetin bilgeliğini idrak etmek çalışmalar açısından daha faydalı olacaktır.

 Döngülerin Döngüsü : Ay Tanrıçası her daim bu ay döngüleri sebebiyle su ile özdeşleştirilmiştir. Su gibi tanrıça’da akışkan ve değişkendir. Güneş Tanrı rahme doğru geri çekilip ölüm süreci yaşarken bile Ay Tanrıçası ölmes karanlıklara bürünür ve sonra karanlık cübbeyi atıp, beyazlarla bakire Tanrıça’ya dönüşür. O her daim vardır ve döngülerle alakalıdır. İşte bu yüzden spiral en kutsal sembollerinden biridir. Bu ay döngüleri de hayatınızda yapmak istedikleriniz ve çeşitli çalışmalar için baz alabileceğiniz önemli esbatlardır. Ayrıca çok önemli olmasa da ay döngülerinin yükselme ve batma zamanları da vardır ve ilginç bir şekilde bu da döngüseldir;


Görüldüğü üzere Ayın yükseliş ve batış süreçleri 3, 6, 9 yani 3’ün katları şeklinde değişmekte ve 12 saatlık bir döngüde yer almaktadır. Burada dahi gizli bir döngü mevcuttur. Bu felsefeyi idrak etmek Ay tanrıça’sıın en önemli sırlarından biri olan döngünün önemini kavramak demektir, zira zaman lineer değil döngüseldir. Tekrar veya Devresellik (döngü) yasası da buna işaret eder. O yüzden Zodyak, astrolojik haritalar döngüseldir veya o yüzden eski Türkler “çark-ı felek” yani kader çarkı demişlerdir. Aynı şekilde tarihinde tekerrü etmesi bundan dolayıdır. Tanrıça şu öğütü verir bize;

“Gözlemleyin, kendinizi, doğayı ve olayları, bunların arkasında ki gizli döngüyü fark edin. Bunu fark ettiğiniz takdirde, geçmişin, geleceğin ve şimdinin kadim bilgisine vakıf olacaksınız”.

Ay Tanrıçası’nı gördüğünüzde onu yeniden hatırlayın ve ona seslenin, onun bilgeliğini dileyin. Döngüleri tezahür ederken ruhumuzun döngülerinde, onun bilgelik dolu fısıltılarını dinlemeyi niyet edin. Hatırlayın onu her gökte gördüğünüzde, bilin onun efsunlu varlığını sihirli ışığı üzerinize düştüğünde.. Ve Ay dolun olduğunda, Ay Tanrıça’sının parlak yüzünü izleyin ve o yüzdeki kadim bilgeliği soluyun, böylelikle kutlayın onu, ışığı altında dans ederek; dualarla, meditasyonlarla ve içgüdülerinizden yükselen kadim ritmlerle… Ona seslenin ve yeniden onun bilgeliğini dileyin. Sadece ruhunuzu serbest bırakın onun sihirli akışına, ışığına ve onun kadim bilgeliğini hatırlayın."


Kaynaklar: (https://www.gnoxis.com/t37764-kadim-ay-tanricasinin-sirri/)

Encyclopedia of Witches and Witchcraft, Second Edition, Rosemary Ellen Guiley

Encyclopedia of Crystal, Gem, Metal Magic, Scott Cunningham

Cunningham’s Book of Shadows, Scott Cunningham

Magic, Witchcraft, and Ghosts in the Greek and Roman Worlds: A Sourcebook, Daniel Ogden

Planetary magic, Denning & Phillips

Homeric and Orphic hymns

Nova Roma

To Stir a Magick Cauldron, Silver Ravenwolf

Companion for the Apprentice Wizard, Oberaon Zell-Ravenheart

Büyüye Beddua Iambus III, Ayhan Demiral

 

Yazar: Efe Elmas , İndigodergisi ve İndigodergisi.com adresinden alıntıdır


Yorumlar

Popüler Yayınlar